Dilek Türker: ‘Türkan bana güç veriyor'

Muhalif tiyatro anlayışıyla kurduğu Tiyatro Ayna ile 20 yıla aşkın benzersiz işlere imza atan ve sahnede canlandırdığı karakterlerle onlarca kez ödüllendirilen Devlet Sanatçısı Dilek Türker

14 Ekim 2010 - 16:03

Muhalif tiyatro anlayışıyla kurduğu Tiyatro Ayna ile 20 yılı yıldır benzersiz işlere imza atan ve sahnede canlandırdığı karakterlerle onlarca kez ödüllendirilen Devlet Sanatçısı Dilek Türker, Türkan Saylan’ı anlatan oyunuyla bir kez daha sarsacak gibi görünüyor. ‘Türkan Işık Yolcusu’ 28 Ekim’de Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde dünya prömiyerini yapacak, Saylan’ın doğum günü olan 7 Kasım’da ise CKM’de Kadıköylülerle buluşacak.

Dilek Türker, sahnede geçirdiği 45 yıla onlarca oyun, yüzlerce ödül sığdırdı. Yurt dışında geçirdiği 12 yılın ardından döndüğü Türkiye’de Tiyatro Ayna adıyla çalışmalarına devam etti ve hep Türk yazarların kendisi için yazdığı özgün projeleri sahneye taşıdı. İlk oyunu “Bir Zamanlar Memleketin Birinde” oyununu Dilek Türker için yazan Aziz Nesin O’nun için şunları söylüyordu: “Ruhu bedenine, bedeni kendisine sığmayan coşkular prensesi”. Gerçekten de tiyatro sahnesinde devleşen oyunculardandı Türker. Kendi deyimiyle “Hiçbir zaman çok fazla tanınmadı, çok büyük hırsları da olmadı. Ama hep doğru işlere imza attığını düşündü.” Mutevazi ama bir o kadar da güçlü ve başarılı bir tiyatrocu olan Dilek Türker yine kendisi gibi dünyayı değiştirmek için mücadele etmiş güçlü kadınları oynadı. Rekin Teksoy’un kendisi için yazdığı “Rosa Luksemburg” oyunuyla “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü aldı. “Kuvayı Milliye Kadınları”, “Nakşıdil Sultan”, “Latife” hep bu sahneye taşıdığı tarihe yön vermiş güçlü kadınlardı.
Dilek Türker şimdi başka bir güçlü kadını “Türkan Saylan”ı taşıyor perdeye. Ayşe Kulin’in “Tek ve Tek Başına Türkan” romanından uyarlanan oyun 28 Ekim Perşembe günü Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde dünya prömiyerini yapacak. Oyun öncesi bizi evinde ağırlayan Dilek Türker ile bir kahve eşliğinde Türkan Saylan’ı ve Türker’in tiyatro yolculuğunu konuştuk.

*Sohbete son projenizle başlamak istiyorum. “Türkan Işık Yolcusu” oyunu nasıl doğdu?
Benim bütün projelerim benzer şekilde doğdu. Tiyatromuz kurulduğundan beri özgün işler yapıyoruz. Muhalif tiyatro anlayışını sürdüren bir tavırla 20 yılı bitiriyoruz bu sene. Bizim gibi değer yargıları tam oturmamış bir ülkede taviz vermeden 21 yıl boyunca bir özel tiyatroyu götürebilmek gerçekten bir başarı.
Türkan Saylan bu toplumun hastalıklarını tedavi etmede örnek bir resim olarak, örnek bir simge olarak, örnek bir değer olarak bilinmesi gereken, anlatılması gereken çok önemli bir kişilik. Bugüne kadar 12 tane özgün oyun yazıldı Tiyatro Ayna için. Aziz Nesin ile başladı bizim hikâyemiz, sonra Türk yazarların benim fikirlerimden hareketle yazdıkları oyunlarla devam ettik. Yani tiyatro seyircisi yok diye düşünülüyor ama ben öyle düşünmüyorum. Bir oyuncu 10 sene bir oyunu oynayabilmişse, Nâzım ile ilgili oyunumuzu 17 senedir seyirciyle buluşturabiliyorsak o zaman bence o kadar umutsuzluğa düşecek bir durum yok.
* Bu nedenle de Türkan Saylan’ın yaşamını sahneye taşımak çok önemli değil mi?
Tabii ki çok önemli. Türkan Saylan’ın yaşamının çok geniş kitlelere ve gençlere anlatılması gerekiyor. Türkan Saylan’ın ülküsünün anlatılması lazım. Bir insanın bir şeye inanırsa hayatı anlamlandırmak, güzeli aramak için hangi değerlerle yaşadığını, hangi değerlerin peşinden gittiğini, peşinden gittiği değerlerin gerçekten insanı insan yapan çok önemli değerler olduğunu gençlerimize, insanlarımıza anlatmamız gerekiyor.
Türkan Saylan diyor ki; hekimlik özveri ister. Her adanmış ülkü özveri ister. Bir de hekimse üstelik bu özveri ikiye katlanır. Çünkü diyor Saylan; hekimlik acılara eğilmektir ve acıları dindirmektir. Türkan Hanım’ın çok zarif bir kişiliği vardı. Nezakette ve zarafette cömert bir insandı. İnsan sevgisinde de alabildiğine cömertti. İnsan sevgisi için çok büyük bir emek, sevgi ve inanç lazım. Türkan Hanım’da bunlar fazlasıyla vardı. Biz sahnede Türkan Saylan’ın ruhunu oynuyoruz. Çünkü dünyada söylenmemiş söz yok. Bu sözü nasıl söylediğiniz çok önemli. Ve buradaki samimiyet ve masumiyet çok önemli. Ben bu masumiyete ve samimiyete aşık oldum Türkan’da. Ben hep değiştiren, sevmekten korkmayan, kendisine verilenle yetinmeyen kadınları yaratmaya ve oynamaya çalıştım. Kendi hayatımda da öyle biri olmaya çalıştım.

‘TOPLUMSAL YARALARIMIZA MERHEM OLACAK’

* Ayşe Kulin’in “Tek ve Tek Başına Türkan” kitabı bir TV dizisine de konu oldu. Türkan dizisini izliyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz?
Dizinin jeneriğinde kitaptan esinlenildiği belirtiliyor. Yani “biz başka bir şey yapıyoruz” demek istiyorlar. Ben Türkan Hanım’ın hayatıyla ilgili bilgilendirmeyi içeren her işe saygıyla bakıyorum. O nedenle bu diziye de sevgi ve saygıyla bakıyorum ve yararlı olduğuna inanıyorum. Tabii tiyatro çok farklı bir şey. Çocukluğundan ölümüne kadar tüm yaşamını 2 saat içinde anlatıyorsunuz. Bu hikâyeyi, O’nun o güzel, aydınlık ruhunu gösterebilmek için anlatıyoruz. Işık yolcusu olabilmek çok büyük bir güç ister ve çok umut vericidir. Bu oyun aynı zamanda toplumsal rehabilitasyona da yardımcı olacak diye düşünüyorum. Belki çok iddialı bir söz bu ama ben bu oyunun toplumsal yaralarımıza bir merhem olacağı görüşündeyim.

* “Türkan Işık Yolcusu” oyununun yol göstericisi de Ayşe Kulin’in kitabı mı?
Evet, yol göstericimiz bu kitaptır. Bu kitap daha ilk çıktığı gün Ayşe Kulin’e “ben bu kitabı oyunlaştırmalıyım” dedim. Fakat benim kafamdaki düşündüğüm oyunlaştırma bir diziden çok farklı tabi. Kitapta Türkan Hanım’ın kendi cümleleriyle duygu ve düşüncelerini ifade etmesi var. Dünyaya nasıl bakıyor, ne düşünüyor bunları en yakın arkadaşına yazdığı mektuplarda anlatıyor. O mektuplar daima beni çok etkilemiştir. Böylesi insanların hayatlarını anlatmak büyük bir sorumluluk ister. Bu Latife için de Vera için de Rosa Luksemburg için de geçerliydi. Çok bıçak sırtı işler bunlar. Bu kitabı okuduğum zaman gördüm ki yanlış yapma ihtimalim çok azdı çünkü her şey Türkan Saylan’ın ağzından dökülen kelimelerle anlatılıyordu. Ayşe Kulin’e kendisi bu mektupları dökümanları teslim etmiş, aynı zamanda anlatmış. Kulin de bunları çok güzel bir şekilde kurgulamış. Benim için iyi bir malzemeydi. Oyunlaştırmak lazımdı, işte bunu da İpek Altıner çok güzel başardı. Türkan Saylan çok büyük bir bilim insanıydı. Ghandi ödüllerini almış nadir bilim kadınlarından biriydi. Herkesin çözümsüz dediği bir hastalıkla savaştı. Bu yönlerini de anlatmaya çalıştık.

* Sizin kişisel yaşamınızda Türkan Saylan’ın dokunduğu yer nedir?
Güzel bir soru. Şöyle yanıtlayabilirim; bu “tek ve tek başına” olma durumu biraz bana da uyuyor. Tabii asla ben kendimi Türkan Hanım gibi çok önemli işleri yapmış bir kimlik olarak görmüyorum, haddim de değil. Ama hayatım boyunca ben de kendime göre bir örnek olduğumu düşünürüm. Çünkü ben de verilenle yetinmeyen, kendisine verilenle değil, kendisinin beklentilerini gerçekleştirmek, hayata geçirmek için savaş veren biriyim. Özgür ve onurlu bir kadın olmak mücadelesini vermiş birisiyim. Ben 16 yaşında evlendirildim, 17 yaşında anne oldum. Aslında bir burjuva kızıyım, Nişantaşı’nda doğdum, Şişli Terakki’de okudum, 4 yaşında okula başladım, üstün zekâlı çocuk görüldüm ama sonra ben de 15 yaşında maddi imkânlar tükenince çok iyi bir ‘mal’ olarak verildim. Ama ben buna karşı çıktım, kabullenmedim, baş kaldırdım. Bir insanın kendini keşfetmesi ve emek koyması çok önemli. Çünkü kendini keşfetmek hiç kolay bir şey değildir. Özgürleşmek pat diye olmuyor. Türkan Hanım da kendisini çok erken keşfetmiştir. Daha 19 yaşında hayatta ne istediğini bilen bir kadındı Türkan. Ben 12 yıl Almanya’da yaşadım ve orada tiyatro yaptım. Oysa ortaokul diplomasına sahip bir insanım. Ortaokul diplomasıyla uzun yıllardır yılda 10 panele katılır, profesör arkadaşlarımla birlikte görüşlerimi açıklarım. Yabancı bir ülkede yabancı bir dilde 7 yıl tek kişilik oyun oynamış bir kadınım. İnsanın gücünü gösteren şeyler bunlar. Ben Türkiye’ye döndüğümde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kurulma aşamasındaydı, Türkan Hanım ile o dönem tanıştık. Yıllar boyu hep birbirimize dokunduk. Birbirimize dokunarak, birbirimizden güç alarak yaşadık. O, güzelim işlerini gerçekleştirirken benim mütevazı sanat işlerime desteğini de hiç esirgemedi. Birbirimizin sevgisinden güç aldık.

* “Türkan Işık Yolcusu” dünya prömiyerini 28 Ekim’de yapacak değil mi?
28 Ekim’de Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde oyunumuzun prömiyerini yapacağız. Tabii bu noktada bize hiç çekinmeden kitabını teslim eden Ayşe Kulin’e, bunu oyunlaştıran İpek Altıner’e ve yönetmenimiz Hakan Altıner’e çok teşekkür ediyorum. Fazıl Say’dan müziklerini yapmasını istediğimde bir an bile düşünmeden, hiçbir karşılık beklemeden kabul etti. Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin de beni, heyecanımı anladı. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nin Maltepe’de olması da bize ilham verdi. Belediye Başkanı Zengin hem yer konusunda hem de tanıtım broşürleri ve afişlerin hazırlanmasında bize çok yardımcı oldu. Onlara da çok teşekkür ediyorum. 28 Kasım’da Lütfü Kırdar Kongre Salonu’nda İstanbul galasını yapacağız. Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı, Profilo Kültür Merkezi’ndeki ilk oyunumuza katkı sunacak. Yine Tim Maslak Center, provalar için bize sahnelerini açtı. Tüm bu insanlara teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ama esas mesele bunun bütün Türkiye’de, üniversitelerde oynanması. Çünkü burada canlı kanlı, estetiğiyle, müziğiyle çok farklı bir tiyatro ortaya koyuyoruz. Sahnede Türkan Saylan’ın gençliği ve son dönemi birbiriyle adeta dans ediyor. Rejinin başlıbaşına izlenmesi ve bir şeyler öğrenilmesi gereken bir reji olduğunu düşünüyorum.

DOĞUM GÜNÜNDE KADIKÖY’DE

* 7 Kasım’da da Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde ilk kez bu oyunu Kadıköylülerle buluşturacaksınız.
Evet, 7 Kasım’ın çok büyük önemi var bizim ve bu oyun için. O gün Türkan Saylan’ın doğum günü. Kadıköylülerle Türkan Hanım’ın doğum gününde buluşacağız ve o gün şerefine hem matine hem suare olmak üzere iki kez oynayacağız.

-Kadıköylülerin sanatla ilişkilenişi konusunda düşünüyorsunuz?
Kadıköy çok özel bir yer. İstanbul içinde de, Türkiye içinde de Kadıköy dediğinizde bir farklılık akla geliyor. Türkiye’nin doğusunun batısının İstanbul’un kuzeyinin güneyinin, bütün coğrafik güzelliklerinin ötesinde insan kültür ve sanat anlayışının Kadıköylüler gibi olmasını isterdim. Onun için Kadıköy’de oynamaktan çok mutluyum. Kadıköylüler açısından için çok rahat. CKM’de 25 oyun oynayacağız sezon boyunca. Bunun için CKM Genel Sanat yönetmeni Yücel Hanım’a da çok teşekkür ediyorum. Belediye Başkanımız Selami Öztürk’e de desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum ve sevgilerimi gönderiyorum. Kadıköy’de seyirciyle çok iyi anlaşacağımızı ve birbirimize iyi geleceğimizi düşünüyorum.


KASIM’DA 4 OYUN

“Türkan Işık Yolcusu”, Anadolu Yakası’nda yıl boyu izleyiciyle buluşacak. Oyunun Kasım ayı programı şöyle:
3 Kasım Çarşamba 20.30 Kozyatağı Kültür Merkezi
7 Kasım Pazar 15.00 Caddebostan Kültür Merkezi
7 Kasım Pazar 19.00 Caddebostan Kültür Merkezi
18 Kasım Perşembe 20.30 Caddebostan Kültür Merkezi
Oyunla ilgili ayrıntılı bilgi www.tiyatroayna.com adresinden ve 0533 322 59 09 numaralı telefondan edinilebilir.

Röportaj: Semra ÇELEBİ
Fotoğraflar: Sinem TEZER
 

Etiketler; Dilek Türker

ARŞİV