Biraz utanç, biraz çaresizlik: Gör Bağır

Fuat Sevimay’ın Fakir Baykurt Öykü Yarışması ödülünü alan kitabı “Gör Bağır” yanından geçip gittiklerimizi, omuz silktiklerimizi, yabancı saydıklarımızı hayatımızın tam ortasına koyup tanış ediyor. Hem anlamak hem de görüp bağırmak için…

01 Temmuz 2022 - 09:29

“Rotatifler döndü, gazeteler muktedirlerin arzusu yönünde basıldı, haber akışı, algımızla kedi fare gibi oynamak üzere durmadı. Toplumdaki yılgınlık ve bıkkınlığa paralel olarak umursamazlık ve vurdumduymazlık arttı, artış hızı durmadı. Bir Allah’ın kulu, insanlar neden ölüyor, bu ezilerek ölen ben de olabilirdim, demek için durmadı.” Syf 15

Fakir Baykurt Öykü Yarışması’nda “Öykü Kitabı” kategorisinde ödül alan Fuat Sevimay’ın “Gör Bağır” kitabındaki dokuz öyküden “Dolap Beygiri” ismiyle müsemma olan kitabın ilk öyküsü. İthaki Yayınları etiketiyle okurla buluşan kitap, gördüklerimizi, göremediklerimizi, görüp sustuklarımızı, yanından usulca geçip gittiklerimizi, içimize gömdüklerimizi ve yara haline getirdiklerimizi anlatıyor. Onlardan biri de üç yüz tonluk kapağın altında ezilerek ölen Güven…

Günlük hayatta tanığı ya da kahramanı olabileceğimiz olayları anlatan dokuz öyküyü 86 sayfaya sığdıran yazar farklı tarzdaki öyküleriyle çaresizliğimize derin bir parmak basıyor. Göçmen meselesinden KHK ile işinden edilenlere, iş cinayetlerinden ikili ilişkilere, emek sömürüsünden İspanya’nın Franco’suna pek çok toplumsal konuya değinen Faut Sevimay, ilk ve son öyküsünde “İstanbul Sözleşmesi yaşatır” sözüyle kadınlar için ölüm kalım meselesi olan soruna da özellikle dikkat çekiyor.

GÜVEN’İN TEK CÜMLELİK ÖYKÜSÜ

Sevimay dokuz öyküsünde de memleketimizden insan manzaralarını anlamış fakat her öyküsünde farklı bir tarz denemiş. Doğanın intikamını anlatan “Sonunardı” distopik bir öykü olarak okurun karşısına çıkarken ilk öykü olan “Dolap Beygiri”nde 2 buçuk sayfa tek bir cümleden oluşuyor. Bursa Organize Sanayi fabrikasının emektarından banka veznedarına, hastasından dincisine, düzenbazından fakirine, Gemlik’te zeytin toplayanından Karacaahmet dergahında semah dönenine, Odtü’de arz talep dengesini anlatan hocadan bilgi işlem elemanına herkesin yanından geçen ve “dur bakalım” ne olacak dedirten satırlar Samsun Tekkeköy’deki Eti Bakır işletmelerinde kaynak işçiliği yapan Güven’in yanında duruyor ve orada nokta konuyor. Fakat birkaç cümleliğine. Sonra kimse durmadığı için dolap beygiri de uzun cümlelerle dönmeye devam ediyor.

“E” öyküsüyle bir mahalle delikanlısının aşkını anlatan yazar klasik bir aşk öyküsüne kattığı yaratıcılıkla hem gülüyor hem de delikanlının başına gelebilecekleri bilip acı acı güldürüyor.

Baba - oğul ilişkisini İspanya’nın Francosu’na uzanarak anlatan yazar “Birincisi” öyküsüyle I. Dünya Savaşı’nın sebebi olarak gösterilen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun küçük prensine düzenlenen suikastin bir gece öncesini farklı bir kurmacayla ve ustalıkla anlatıyor. Öyle ki öykü bittikten sonra acaba sorusu aklınızda mıh gibi kalıveriyor.

SURİYE PASAJI’NDAKİ GÖÇMEN

Suriye Pasajı öyküsünde ise savaş nedeniyle yurdundan göçmek zorunda kalmış genç bir kadınla sokakları arşınlıyor. Hani hem “burada ne işleri var” dediğimiz hem de karın tokluğuna çalıştırdığımız mültecilerden…

“Evlerimiz, dükkanlarımız, okullarımız, hastanelerimiz. Kentimizi kim yıktı?

“Yorulunca kendimi cadde üstündeki kilisenin sıralarına atıyorum. Kilisede mumlar yakıyor insanlar. Mumların alazına bakmak iyi geliyor. Mumlar eriyip giderken bunca güzel ışık saçmaları ne tuhaf. İki sıra önümdeki kadın yüzünü tek bir yöne çevirmiş dua ediyor. Dilekleri var, belli ki günahları da vardır. Günahlarımız var, içime ağlıyorum. Affet Allah’ım. İnsanlığı affet.” Syf 36

Yüreğinizi sıkıştıran huzursuzlukların, umursamazlıkların, aymazlıkların, çaresizliklerin, bencilliklerin yani bize yazılmış satırların tamamı olan Gör Bağır bittikten sonra yeniden okumak isteyeceğiniz öykü kitaplarından biri.


ARŞİV