Sanatsal üretimini sokağın hafızasıyla kurduğu ilişki üzerinden şekillendiren Ayşe Derin Ergenç, Kadıköylü bir kolaj sanatçısı. Ergenç, atölyesi Derin Art Room’da hem kendi üretimini sürdürüyor hem de deneyimlerini başkalarıyla paylaşıyor. Ergenç ile kolajın kendisi için ne ifade ettiğini konuştuk.
OYUNUN KURALLARINI ÖĞRENMEK
Lise yıllarında aktif bir münazara öğrencisi olan Ergenç, sözlü ve görsel argüman kurma becerilerinin o yıllarda şekillenmeye başladığını söylüyor. Tartışmayı, farklı fikirleri yan yana getirmeyi, karşıt düşüncelerle yeni bir yapı kurmayı sevdiğini söyleyen Ergenç’in bu özelliği zamanla farklı bir biçim almış: Görsellerle düşünmek, kağıdı dokusu ve formu ile bir ifade biçimi olarak kullanmak.İlk olarak hukuk fakültesine girmiş Ergenç. Hukuku “oyunun kurallarını öğrenme biçimi” olarak tanımlıyor. Ardından psikoloji eğitimi almış. “Kendimi takip etmeyi hiç bırakmadım. İnsanı ve koyduğu kuralları dörder yıl çalıştıktan sonra, bu konuların sınırlarını keşfetmeyi sanatta bıraktım.” diyor.
Kolajla ilk olarak kendi duygularını ifade etmek için ilgilenmeye başlayan Ergenç’in bu ilgisi zamanla profesyonel bir üretime evrilmiş. Ergenç, kolaj sanatını şu sözlerle tanımlıyor: “Annem hep ‘sen küçükken oyunun kurallarını değiştirip öyle oynamak isterdin oyunları’ derdi. Kuralları kabul etmememden rahatsız olup şikâyet eden bir şekilde söylerdi bunu. Tembellik ve yaramazlık iması vardı içinde ama ben yeni olasılıklar deneme güdüsü görüyorum orada. Bozup yeniden yapmaya hevesim o zamanlardan geliyor. Kolaj, beni kaosla baş başa bırakan bir oyun.”
“KÜÇÜK BİR SOKAK ODASI”
Kadıköy’deki atölyesi Artroom, onun sadece üretim yaptığı bir yer değil, aynı zamanda paylaşım alanı. Burada analog kolaj atölyeleri düzenliyor. Katılımcılar arasında sanata ilk kez yaklaşanlar da var, profesyoneller de. Atölyeye gelenlerin çoğu, “Uzun zamandır katılmak istiyordum,” diyerek içeri giriyor. Ergenç’in cevabı ise genellikle şöyle oluyor: “Bence en doğru zamanda geldiniz.”
Ergenç, “Artroom özünde analog kolaja adanmış küçük bir sokak odası. Fakat bu alan yaratım ve üretim için kullanabileceğine inanan herkesle paylaşılabilmek üzere tasarlandı. Ki daha önce, çizerler, dergiler, başka kolaj sanatçıları tarafından da kullanıldı bu amaçlarla. Benim analog kolaj etkinliklerim de gelenleri kendi odalarındaymış gibi hissettirip özgürce yaratabilmelerine ön ayak oluyor.” diyor.
“SOKAKTAN AL, SOKAĞA VER”
Ergenç’in sanat üretiminde en çok beslendiği alanlardan biri sokaklar. Özellikle Kadıköy sokaklarında göz hizasında, kimi zaman gözümüzü kaçırdığımız afişler onun için birer malzeme. Ergenç, bunları topluyor, kesip biçerek yeniden kurguluyor. “Sokaktan al, sokağa ver” yaklaşımıyla hareket eden Ergenç sokakla kurduğu ilişkiyi şöyle anlatıyor: “Zaten çöp olacak o kadar güzel renkli kağıtlar var ki sokakta, onlara yeni bir hayat verme fikri beni çok heyecanlandırıyor. Yaşadığım mahalleyi evime, defterime alıp taşıyabilmek büyülü bir şey. Etrafıma dikkatle bakarak yürümeme vesile oluyor. Çöp, reklam, rıza, kamusal alan, şehir hafızası gibi konular üzerine düşünmeye itti beni. İçimdeki aşırı uslu çocuğu cesurlaştırdı. Daha önce sokağa zarf içinde kolaj malzemesi de bırakmış ama devam etmemiştim. Bunu devam ettirmeye dair de beni motive etti. Sokaktan al sokağa ver akışı beni daha biz gibi hissettiriyor. Biz gibi hissetmek güzel.”
Ergenç, önceki yıllarda daha çok mimari yapılar, kapılar, kilitler gibi güvenlik temaları üzerine yoğunlaşsa da zamanla yönünü doğaya çevirmiş. “Özgürlükle ilgilendikçe, daha çok doğaya yöneldim” diyor.