Bir Cumhuriyet sanatçısı: Melek Celal

İlk Türk kadın ressam ve heykeltıraşlarından Melek hanım Moda’daki villasında, dönemin pek çok sanatçı ve aydınına ev sahipliği yaparak, İstanbul’daki kültür-sanat ortamında aktif rol oynamıştı

05 Nisan 2024 - 07:07

Bu hafta Kadıköy’den epey uzak bir semtten, Emirgan’dan bir haber veriyoruz sizlere. Sakıp Sabancı Müzesi’nde bir süre önce açılan ve 28 Nisan’a dek son ziyaretçilerini ağırlayacak olan bir sergi var gündemimizde. Mekan Kadıköy değil belki ama özne Kadıköylü. Bahsettiğimiz kişi,  erken Cumhuriyet döneminin öncü kadın sanatçılarından Melek Celâl... Hayatı boyunca eserlerini “Melek” ismiyle imzalayan sanatçı, önce babasının ismiyle Melek Ziya, ardından kocasının ismiyle Melek Celâl, 1934’te Soyadı Kanunu sonrasında Melek Celâl Sofu ve 1956’daki ikinci evliliğinden sonra da Melek Lampé olarak anılmış. 

 “Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl başlığını taşıyan sergide,  sanatçının hayatı ve eserleri ele alınıyor. 1924’te Galatasaray Sergileri’nde ilk nü eserleri gösteren, 1935’te ise ilk kişisel sergisini açan kadın sanatçı olan Melek Celâl’in hayatına ve sanatına odaklanan sergi; çok yönlü üretim yapan sanatçının tablo ve eskizleri, Anadolu motiflerinden esinlenerek çizdiği desenleri, şehir planlama, hat sanatı ve Türk işlemeleri ile ilgili kaleme aldığı makaleleri, eleştirileri ve kitapları ile hayatına ışık tutan fotoğraflar, kartpostallar, hatıra yazıları ve mektupların bulunduğu zengin bir arşivden oluşuyor.

Biz de sergi katalog metninden ve diğer kaynaklardan elde ettiğimiz bilgileri derleyerek bir Melek Celal portresi hazırladık:

İLK RESİM DERSİ DAYISINDAN

1896’da doğan Fatma Melek, eğitimli ve varlıklı bir aileye sahip olduğu için evinde iyi bir eğitim gördü. 1917’de Kıbrıslı avukat Sofuzade Celâl Bey ile evlendi. Melek ve Celâl Bey’in tek çocuğu Mustafa Ziya, 15 Ekim 1918’de dünyaya geldi. Pek çok kaynakta Melek’in ilk resim derslerini asker ressamlardan biri olan dayısı Kâzım Bey’den aldığı, ardından İnâs Sanâyî-i Nefîse Mektebi’ne devam ettiği ve Nazmi Ziya Güran’ın öğrencisi olduğu, daha sonra da Paris’te, Académie Julian’da eğitim aldığı belirtilir.  

“MELEK MELEK KOCA MELEK” 

1930’lardan itibaren hakkında yazılanlar, Melek hanımın, esas olarak bir portre ve natürmort ressamı olarak tanındığını ortaya koyuyor. 1935’te kendisini resim yaparken betimlediği bir otoportresine “Melek Melek Koca Melek” notunu düşmüş. 1917’de, “Melek Ziya” ismiyle ilk defa Galatasaray Sergisi’ne katılmış. 1920’lerden itibaren de “Melek Celâl” adıyla bu sergilere katılmayı sürdürmüş. Hayatı boyunca 27 karma sergiye katıldığı bilinen sanatçı, biri Türkiye’de, diğeri Almanya’da olmak üzere iki kişisel sergi açmış, ve bu sergilerde yaklaşık 50 portre, 35 natürmort, 20 nü ve 10 manzara tablosunu sergilemiş. 1924 Galatasaray Sergisi’ne dahil olan çıplak kadın figürleri ise, nü eser sergileyen ilk kadın ressam olduğuna işaret ediyor.

DOKTORUYLA EVLENİYOR

Melek hanım, sağlık sorunları sebebiyle sıkça gittiği Münih’te, doktoru Arno Eduard Lampé ile evlenir 1946’da. Münih’in havasını soğuk ve kasvetli bulur, sıcak havaya, İstanbul’a, Moda’ya ve oradaki çevresine özlem duyar. 1964’te Münih’te ilk kişisel sergisini açar. 1965’te geçirdiği rahatsızlıktan sonra artık resim yapamadığı için, bu son sergisi olur. 1974’te eşi Profesör Lampé, uzun süren hastalığının ardından da 1976’da Melek Hanım hayatını kaybeder. 

Melek Hanım’ın Kadıköy yılları

  • 19. yüzyılın ikinci yarısında Kadıköy civarı ve özellikle Moda Burnu, İstanbul halkının ilgi gösterdiği bir sayfiye yeri halindeydi. Kıyıdaki kasabanın çevresinde, bahçeli büyük konaklardan oluşan bir konut dokusu meydana gelmişti. Birinci Dünya Savaşı’ndan ve özellikle Cumhuriyet’in ilanından sonra bu konaklar yavaş yavaş el değiştirmiş, çoğu da zaman içerisinde yıkılmıştı. Melek, 1920’lerden 1940’lara, Moda’da eşi Celâl Bey ile birlikte yaşadığı Villa Wohl’da salon kültürünü hatırlatan buluşmaların ev sahibesi olmuştu.

  • (Melek Celal  Moda’da/ 1930’lar)

    Villa, Yahya Kemal Beyatlı, Albert-Louis Gabriel, İhap Hulusi Görey, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Fazıl Ahmet Aykaç, Nazmi Ziya Güran ve Louis Süe gibi dönemin aydınlarını buluşturan bir mekândı. 1950’lerden sonra bu çevre yavaş yavaş dağılmış, bir dönem çarpıcı bir Moda köşkü olarak kartpostallara dahi basılan Villa Wohl da yıkılarak yerine bir apartman yapıldı. Bu anlamda, sanatçının hayatının arka planında Türkiye’nin kültürel dönüşümünün yanı sıra, Moda ve İstanbul’un kentsel dönüşümü de önemli bir yer tutuyor.
  • ( “Moda Koyu'nda Kadınlar" başlıklı bu yağlı boya resim, yapıldığı dönemde sık rastlanmayacak bir şekilde, kadını kamusal alanda tasvir etmesinin yanı sıra, bir zamanların Moda sahilinde nasıl denize girildiğine dair de fikir veriyor)

  • Melek hanım, Yahya Kemal ile Kadıköy’de tanışmasını şöyle anlatmış: “Yahya Kemal Bey’le İstanbul’un işgal senelerinde tanışmıştım. Kemal Bey, merhum kocam Celâl Bey’in arkadaşı idi. Yeni evliydik. Bir gün Moda Burnu’nda ağacın altında kocamla beraber duruyorduk. Karşımızda İstanbul bütün haşmetiyle ve o günlerin içe hüzün veren yaralı hâliyle uzanmıştı. Yahya Kemal yanımıza geldi. Kendisini ilk defa orada gördüm." Yahya Kemal, özellikle 1934-1935’te Moda’da komşu olmalarından sonra Melek ve Celâl Bey ile giderek yakınlaşmıştır. Şairin sıklıkla çiftin Moda’daki köşkünü ziyaret ettiği, evin bahçesinde ve Moda’nın sahilinde onlarla vakit geçirdiği anlaşılır. 

 


ARŞİV