7'den 77'ye müzik ve sevgi; Barış Manço

Barış Manço’yu kaybedeli 16. yıl oldu ama şarkılarıyla aramızda yaşamaya devam ediyor. Biz de bu vesileyle, bu haftaki müzik sayfamızı Manço müziğine ayırdık.

30 Ocak 2015 - 12:34
Gökçe UYGUN

Onu anlatmak için fazla söze gerek yok esasen. Sadece bizim değil neredeyse tüm dünya halklarının sevdiği bir sanatçıydı… Bu dünyayı bedenen terk edeli 16. yıl oldu ama şarkılarıyla aramızda yaşamaya devam ediyor. Biz de bu vesileyle, bu haftaki müzik sayfamızı Manço müziğine ayırdık. Lale Manço’ya hem bir eş hem de müzisyen olarak onu sorduk, oğulları Doğukan ve Batıkan da babalarını anlattılar.


- Biz “hepimizin Barış abisi”ni, siz eşinizi yitireli 16 yıl oldu. Bunca yıl nasıl geçti, bugün ne hissediyorsunuz?
16 yıl neresinden baksanız bir jenerasyonu kapsayan çok uzun bir süre. Ama bizim için dün gibi… Çocuklarla, aile ve dost ortamında adının geçmediği gün yok gibi. Ayrıca ben ve çocuklar, 7’den 77’ye Doludizgin Barış ve Sevgi Derneği’nin İstanbul Şubesi yönetim kuruluyuz. Zaten bizim gündemimiz Barış Manço. Tabii ki özlüyoruz ama, onsuz günümüz de yok.


 -O’nunla tanışmadan önce, müziğe ilginiz var mıydı? Evlendikten sonra, müzikle ilişkiniz nasıl değişti?
İyi bir dinleyiciydim. Ama herhangi bir enstrüman çalamazdım ki hâlâ da çalamıyorum. Müzik icraasında yetenekli değilim. Ama  Barış’tan sonra hem müzik, hem performans kısmı benim için bir yaşam biçimi oldu. Tabii ki sahnede değil (gülümsüyor)


-O, evde müzik çalışmalarını yaparken, siz neler hissederdiniz? Eşlik eder miydiniz? Yahut yeni şarkılarını ilk siz mi dinlerdiniz? 
Ben aslında bir stüdyoya gelin gittim! Gerçekten, Barış’ı tanıdığımda yaşadığı evde, salon tamamen stüdyo görünümündeydi; provalar da albüm çalışmaları da orada yapılırdı. Evlendikten sonra da bu düzen değişmedi ta  ki ben Doğukan’a hamile kalana kadar. Tabii böyle bir yaşamda, müzik her yerde idi… Besteler de o ortamda üretilirdi,sözler de orada yazılırdı. Elbette ben de bir çok harika şarkının en yakin şahidiyim.


-Sizce Barış Manço'nun müzik hayatımıza kattıkları nelerdi?
Buna halk karar verir elbette ama benim naçizane görüşüm şöyle; Barış ve çağdaşları Türkiye’nin müziğini yaptılar. Popüler müzikte özgün yapılaşmayı başlattılar. Türkülerimizi farklı tarzlarda yorumlayıp daha geniş kitlelere dinlettiler. Aranjman denilen turun aksine,kendi bestelerine kendi sözleriyle farklı bir iletişim köprüsü kurdular. Barış, halk ozanı kurumunun devamıydı. Yalın bir dille söylemek istediğini söyledi. Sade ve anlaşılabilir olduğu için her gönülde yer buldu.


 -O'nun müziğini 7'den 77'ye herkes severdi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Zeki ve akılli biriydi. Yaşama dair her şeye özel ilgisi vardı, merak eder, öğrenirdi ve kendi senteziyle parçalarında bunu paylaşırdı. Bir çok parçasında halk deyimlerini kullanırdı ki bu, dinleyicisiyle ortak bir algi yaratırdı. Onu dinleyenler de kendi yaşamlarından renkler bulurdu diye düşünüyorum.


-Barış Manço'nun müziğine bugün yeterince ilgi gösterildiğini düşünüyor musunuz?
Güncel akımlara göre müzik değişiyor elbette. Ama Barış Manço artık klasikleşti.. Bugün ne zaman radyoyu açsam, mutlaka onun bir şarkısıyla karşılaşıyorum.  Yeni sanatçılar onun şarkılarını cover yapıyorlar, reklamlardan da çok talep geliyor. Barış’ın şarkıları o kadar çok şey anlatıyor ki, herkes bu sözlerle kendini ifade edebiliyor.


-Bu sorunun yanıtı biraz afaki olabilir ama; sizce Manço yaşasaydı günümüz müziği hakkında ne düşünürdü?
O’nun için fark etmezdi herhalde, gene kendi bildiğini yapardı. Hatta kendisi için “Her zaman doğru bildiğini yaptı” denmesini isterdi.


-Manço adına müzik festivali düzenlemek yahut bir müzik bursu verilmesi gibi bir düşünceniz  var mı?
Derneğimizin ilk amacı Manço müziğini ve felsefesini sonraki kuşaklara aktarmak. Bunun en geçerli yolu konserler, festivaller tabii ki. Ama günümüzde sponsor olmadan bunları yapmak zor. Öte yandan her türlü projeye de destek veririz zira O, halkın sanatçısı, bizim tekelimizde değil.


-Son olarak  Gazete Kadıköy okurlarına Manço ve müziği hakkında kimsenin bilmediği bir şey söylemenizi rica etsem...
Artık günışığının altında bilinmeyen hiçbir şey kalmadı ki! Hatta O’nun öyle fanları var ki benim bile bilmediğim şeyleri bulabiliyorlar (gülüyor)

BATIKAN ZORBEY MANÇO
Babamın vefatının üzerinden 16 yıl geçmesine rağmen yine de kolay değil, özellikle 20’li yaşlarımda ihtiyaç duydum. Fakat, alabileceğim dersi yine şarkılarından almaya çalıştım, çalışıyorum. Türkiye’nin Barış Manço’yu unutmadığını, yeni kuşaklara tanıtıldığını görmek tarif edemeyeceğim bir gurur.

Çocukken evde bazen radyo açıktı, bazen annemle babam klasik müzik dinlerlerdi. İlk defa Mozart’ı, Beethoven’ı, onlar sayesinde öğrendim. 5. sınıftayken piyano çalmaya başlamıştım fakat babamın vefatından sonra uzun bir süre devam edemedim. Hobi niyetinde devam ettiriyorum müziğe ilgimi. O’nun yaptığı işe ya da evde çaldığı müziklere ilgimiz vardı ama kendi yollarımızı keşfetmemiz için her şeye teşvik ederdi.

Üstümde 'Oğlu olarak babamın müziğini devam ettirmeliyim' baskısını hissetmedim çünkü kendi zamanında yaptığı işi, veya işleri, en iyi şekilde yaptı. Abim ve ben espri anlamında “Babamın şarkılarına saygısızlık etmemek için şarkı söylemiyorum”’ deriz. Şu anlama gelir; sesimiz kötü…

O'nun müziğini 7'den 77'ye herkes severdi. Bunu, tek bir dil konuşabilmesine bağlıyorum; o da tatlı dil…  Barış Manço’yu sevmek/dinlemek için yaşlı veya genç, Doğu’lu veya Batı’lı olmaya gerek yok. Her yaştan, her yöreden insanlara ulaşabilecek bir özelliği vardı.

DOĞUKAN HAZAR MANÇO
Babamdan dolayı müzik aletleri ve evde sürekli yükselen melodiler içinde büyüdüm. Dolayısıyla hep içinde bulunduğum bir hayat tarzıydı. Dört yaşında stüdyo ile tanıştım. Ama babamı kaybettikten sonra bu işten çok uzaklaştım. Daha doğrusu medyatik her şeyden uzaklaşma kararı aldım. O yüzden o dönemde ortalıkta görünmedim. O süreç zarfında yurt dışındaydım, Amerika'da okudum. Döndüğümde ise üretmenin ve kabinin sihri ile yeniden müziği hayatımın merkezine koydum

Babamın müzikleriyle alakalı yapmak istedim projeler var. Ama şu anda hiç farkı olmayacağı için doğru zamanı bekliyorum. 1971 yılında kurulan Manço Prodüksiyon, babamdan bana kalan yegane miras. Çok fazla tribute albüm var, bu tarz çalışmalar çok fazla yapılıyor. Ben de biraz pişmek istiyorum. Benim yaptığım iş, yakın zamanda tutmuş olabilir; ama Barış Manço müziği çok efsane... Onun için zaman var. Doğru zamanda doğru işler yapmak istiyorum.

Bağlama çalmayı çok seviyorum. Piyano ve gitar dersine babamla başlamıştım. Daha sonra piyano ve gitara küstüm. Bilgisayar başında oturup klavye çalmak bence müzisyenlik değil; Sakin Ol diye bir proje yaptım. Yapabiliyorum ama kendime müzisyen diyemiyorum. Müzik adamıyım derim, DJ'im derim. Çünkü bir müzisyenin yanında büyüdüğüm için bunun ne olduğunu iyi bilirim.
 

ARŞİV