12 Eylül’ün gölgesinde Türk sineması

Müze Gazhane’de gerçekleşen “Filmlerle Türkiye’ye Bakmak” söyleşisinde, 12 Eylül darbesinin Türk sinemasına etkileri ve 80’lerin toplumsal dönüşümü film sahneleriyle analiz edildi

31 Temmuz 2025 - 11:06

“Filmlerle Türkiye’ye Bakmak” söyleşi serisinin üçüncüsü olan “1980 Sonrası: Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak” söyleşisi, 26 Temmuz Cumartesi günü Müze Gazhane’de gerçekleşti. Şenay Aydemir’in konuşmacı olduğu söyleşide, dönemin toplumsal atmosferinin sinemadaki izleri incelendi ve darbe sonrası toplumsal yapının dağılması, bu durumun sinemaya olan etkileri tartışıldı.

Söyleşide 1980’li yıllara damgasını vuran Ertem Eğilmez’in Namuslu, Başar Sabuncu’nun Çıplak Vatandaş, Zeki Ökten’in Yoksul, Ömer Kavur’un Anayurt Oteli, Atıf Yılmaz’ın Aaahh Belinda ve Arabesk filmlerinden sahneler izlendi. 12 Eylül sonrası toplum yapısındaki dönüşüm, film sahneleri üzerinden analiz edildi. Aydemir, “Hikâyeyi 12 Eylül’den başlatmak gerekir. Ülkedeki bütün dayanışma yapılarının çözüldüğü bir dönem. Sendikaların, mahalle örgütlerinin değil akrabalık, komşuluk ve kardeşlik bağlarının da çözüldüğü, dayanışmaya dair en ufak bir şeyin bırakılmadığı bir dönemdir. Bu durum, o dönemin filmlerine çeşitli biçimlerde yansıdı. Siyasetten ve politik söylemlerden kaçış şeklindeydi. Bu kaçış birkaç şekilde yaşandı. Bunlardan biri komedi filmlerine yönelim oldu. Doğrudan politik hikâye anlatamayanlar, o dönemin geliştirdiği karakterlere bakarak, o karakterlerdeki yozlaşmaya bakarak bunları anlatmaya çalıştı. Bir kısmı siyasetteki genel toptancı bakış nedeniyle ayıramadığı konular üzerine filmler çekmeye başladılar. Bunlardan en önemlisi kadın filmleri oldu. Bu bir taraftan kaçıştı bir taraftan da toplumun ihtiyacıydı.” dedi.

ÇILDIRMA METAFORU

80’li yılların Türkiye’de en çok başyapıtın çıktığı dönemlerden biri olduğunu dile getiren Aydemir, “80’ler yapıtlarında dönemin ruhunu, toplumun yapısını çok iyi anlayabiliyoruz. 12 Eylül’den sonraki filmlerin çoğunda yalnız, çaresiz, kimsesiz bireyin çıldırmanın eşiğine geldiği anlarla dolu filmler vardır. Bu çıldırma metaforu hemen hemen dönemin tüm film türlerinde hakim temalarından bir tanesi. Delirmenin eşiğine gelmek, yoksulluk vurgusu ve hanenin çözülüşü, bu dönem filmlerinde görülmektedir. Geçim sıkıntısı, yoksulluk, kent rantı, orta direğin bir şeylere yetişememekten ve geçinememekten, dayanışamamaktan kaynaklı sıkıntılarına bakan filmler üretilmiştir.” ifadelerini kullandı.

12 Eylül sonrası sinema filmlerindeki değişime dikkat çeken Aydemir, bu dönemde yaşanan toplumsal değişimin sinema filmlerine de yansıdığını söyledi. Başar Sabuncu’nun “Namuslu” filminin dönemin köşe dönmeci zihniyetine dair üstü örtük eleştiri olduğunu belirten Aydemir, “O dönemdeki ahlaksızlığın yüceltilmesine yönelik bir vurgu var” dedi. 12 Eylül öncesi filmlerde emeğin en yüce değer olduğunun, namuslu bir şekilde çalışmanın değerinin anlatıldığını vurgulayan Aydemir, “12 Eylül sonrasında çekilen filmlerde toplumdaki değişimi ve dönüşümü çok net görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Yapılan film incelemeleri sonrasında etkinlik, soru cevap kısmıyla son buldu.


ARŞİV