'İlişki yaşama maharetini kaybettik'

Yaşayamadığımız ilişkilerimizi yüzümüze bir tokat gibi çarpan ve sistemin yalnızlaştırdığı halet-i ruhiyemizle yüzleştiren ‘Köpek, Kadın, Erkek’ oyunu, Moda Sahnesi’nde izleyiciyle buluşuyor

27 Mart 2015 - 10:31
Haber ve Fotoğraflar: Semra ÇELEBİ
Aşktan umudunu kesmiş bir kadın, hayatında belki de aşkı hiç yaşamamış ama umurunda da olmamış bir erkek ve her şeyin farkında olan bilge bir köpek… Moda Sahnesi’nin Sibylle Berg’in sahneye taşıdığı oyunu Köpek Kadın Erkek, kapitalizmin dayattığı hızlı yaşam koşullarında, ‘derinlemesine’ yaşayamadığımız ilişkileri konu ediniyor. Kadınla erkeğin dillendiremediği duyguları bir köpeğin dilinden anlatan oyun, yalnızlaştığımız küçük dünyalarımızla da yüzleşmemizi sağlıyor.
Moda Sahnesi’nde izlediğimiz oyun sonrası Köpek, Kadın ve Erkek’le yani Barış Yıldız, Zamire Zeynep Kasapoğlu ve Caner Canerik’le röportaj yapmak üzere buluşuyoruz. Oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan da bize katılınca yaptığımız şey röportajdan çok hep birlikte oyunu yorumlamak, ilişkiler üzerine bir muhabbet oluyor. Birazdan okuyacağınız söyleşi, oyun sonrası bir araya gelmiş beş kişinin muhabbetinin yazıya dökülmüş halidir…

İnsanlar bu kadar yalnız mı gerçekten?
Caner Cindoruk: Günümüz sisteminde evet, yalnızlar. Birçok şeyi o kadar hızlı tüketmeye başladık ki, aşk da çok hızlı tükenmeye hatta yok olmaya başladı. Oyunda da anlattığımız üzere artık mutlu aşk yok denecek hale geldi.
Kemal Aydoğan: Avrupa’da bu çok daha erken başladı tabi, imdat kolu çekildi artık. Kentleşmeyle ilgili bir durum. Burada yeni yeni bunu hissediyoruz. 25 yıl önceki İstanbul siluetiyle şimdiki aynı değil ki. Gökdelen dolu bir memlekete döndü burası.

“OYUN OYNAYAN YALNIZLARIZ”
Barış Yıldız: ‘Tower’lar yükselmeye başladıkça biz de tavırlarımızı kaybettik (kahkahalar). Beraberlik oyununu oynamaya başlayan yalnızlara dönmüş olabiliriz ortalık. Beraberiz, mutluyuz oyununu oynuyoruz galiba. Çok mu acımasız oldu?
Kemal A.: Dediğin doğru bence. Oyun da bunu söylüyor. Kadınla erkek arasındaki ilişki neredeyse mümkünatını kaybetti artık. Bunu kapitalizm çerçevesinde tartışıyor oyun. Artık bir cins olarak sevgi, aşk beslemiyor kadınla erkek birbirine…

Bir kadın olarak sizin yorumunuzu da merak ediyorum…
Zamire Zeynep Kasapoğlu: Kadınlar her zaman yapıcı olmaya çalışan taraftır aslında. İstisnai durumları kastetmiyorum tabi. Genelde bir ilişkide, nasıl bir çocuğa anaç tavrını sergiliyorsa, sevdiği insana da bu tavrı gösteriyor. İçgüdü. Korumak, kollamak, yapıcı olmak, bütünleştirmek, üretmek… Ama oyundaki tiplere bakacak olursak, sanki biraz zamanlamaları farklı gibi. Birinin talep ettiği şeyi diğeri reddedebiliyor. Bir türlü aynı zamanı tutturamıyorlar. Oyunda böyle ama gerçek yaşama baktığımızda 1+0 evlere tıkılmış hayatlar ne kadar verimli ve eğlenceli olabilir? Oyunda da aslında kastettiği bu daralan mekânlarda daralan insanların yaşadığı durumlar…

Biraz şehirli, orta sınıf, plaza insanlarının yaşadıkları durumlar gibi ama sanırım bu genele de yayılıyor
Kemal A.: Aynen öyle. İlişki yaşama maharetini kaybetmişler gibi. Önce erkek bozuldu ya da bozdu sonra kadın onun bozduğu ortamda kendini yaşayamamaya başladı. Oyundaki kadın eğlenmek, şenlenmek, yaşamak istiyor ama sürekli erkeğin duvarına çarpıyor. Dolayısıyla da finalde kesin çözüm; erkekler önce bir eve bağlanacak, gözleri elleri bir durdurulacak. Çünkü sürekli dışarıdaki ‘nimet’ denilen o hayatta erkeğin aklı. Kadının finaldeki bağlaması bir dervişin çilehane durumu gibi. Bir dur, kendini dinle, mutlu musun bir bak deme hali. Erkeğin bozduğu bir kadın var. Bence bir erkek problemi var oyunda.

“KADININ KİMYASINI BOZAN ERKEK”
Ama oyunda problemli olan kadınmış gibi gösteriliyor
Caner C.: Bir sürü talep erkekten gelirken sonrasında bu talepleri kendisi karşılayamaz hale geliyor. Kadının kimyasıyla oynayan bir erkek var.
Kemal A.: Histerikleşen hep kadındır ya zaten! Kadının doğasında bir histerik potansiyel var da aman bir gün çıkarayım demiyor ki! Engeller, ketler, duvarlar, tacizlerle birlikte doğası bozuluyor. Oyundaki kadın belli ki ümidini kesmiş; aşktan, erkekten…  Gördüğümüz erkekten de ümit kesilir zaten. Şimdiki zamanı yaşayamayan erkekler var. Problem de bu zaten.
Barış Y.: Kadının temas ettiği gerçeklik bir anda bozulmaya başlıyor. Oyunda da eve çıkalım diyen, tatile giden hep erkek ama hiç mutlu değil, hep durumu kurtarma derdinde. Hep bir bahanesi var. Erkeğin manevraları (gülüyor)…

Aşk var mı bu oyunda?
Kemal A.: Kadının ilişkiye başlama nedeniyle, erkeğinki farklı aslında. Kadında aşk olmasa yatağına almaz, birlikte bir dünya kurmaz bence ama erkeğinki tamamen sosyal statü. Çevresine bakıyor, herkesin bir ilişkisi var, çift arkadaşları toplanıyor eğleniyor falan… Ait olma derdinde. İki farklı neden olunca, bir birlikteliği, bir ilişkiyi de üretemiyorlar.
Zamire Z. K.: Kadının bir de biyolojik saati var. 35’ten sonrası…
Kemal A.: Bu da tamamen dayatılmış bir durum. 50’sinden sonra çocuk doğuran kadın var yapmayın! Buna inandırılıyor kadınlar. 20’sinde bir kadın var çünkü diğer tarafta. Sürekli bir rekabet halinde. Erkek isterse o kadınla olur diye bakılıyor. Yok ya!
Barış Y.: Botokslar yaptırılacak, kozmetikler satılacak daha (gülüyorlar)
Caner C.: Sistem erkek kafasıyla kurulmuş.

Kadın ve erkeğin isminin olmaması da izleyenlerde bir içselleştirme durumu yaratmış galiba…
Kemal A.: Evet çok duyuyoruz:  “aynı bizim Müjgan” ama asla kendisi değil, hep “bizim bir arkadaşa benziyor” durumu (kahkahalar)

Benzemek istemediğimiz tipler mi bunlar?
Caner C.: Bunlar biziz aslında. Kaçtığımız değil yüzleşemediğimiz… Oyunda gülüyoruz ama Barış’ın son tiradından sonra içimizde bir acıyla çıkıyoruz.
Barış Y.: Aslında bütün salonun hissettiği ama ismini veremediği bir karın ağrısı oluyor.
Kemal A.: Bu hep kadının derdi ama erkeğin böyle bir yakınması yok. Niye ben bu adamla yalnızım ki diye sorguluyor.

“ÜREME İSTEĞİ AŞKTIR”
Ama aslında kadın da sevmiyor, değil mi?
Zamire Z. K.: Sevmek istiyor diyelim.
Barış Y.: Kadın daha açık, kendini ortaya koyup hadi başlayalım diyebiliyor ama erkeğin cesareti yok.
Kemal A.: Kadında bir mutlu olma çabası var ama olamıyor işte. Soy aşkla devam eder. Üreme isteği aşktır. Aşk olmazsa mutsuz çocuklar olur. Ben 10 tane çocuğum olsun isterim sevdiğim kadından.
Zamire Z. K.: Onu bir de doğurana soralım! (gülüyorlar)
Kemal A.: Bir tarafta da beton üreten bir akıl var. İnşaat ya resullulah diyen bir akıl… Bu erkekleri bağlayalım yataklara. Çıkmasınlar dışarı! Yoksa o üçüncü köprüyü yapacaklar.

Burada bir zorla razı etme durumu yok mu?
Kemal A.: Devrimler böyle oluyor bildiğimiz gibi. Devrimlerde herkesin rıza göstermesini bekleyemeyiz, herkesin ikna olmasını bekleyemeyiz.
Barış Y.: Bağlandıktan sonra ikna olacaklar; “aslında iyiyiz ya” (kahkahalar)
Oyundaki derviş köpek mi?
Barış Y.: Kesinlikle. İlişkinin her yerinde var bu köpek. Köpeğin dili, onların dillendiremediği bütün duygulardan geçtiği için, dervişlik biraz da doygunluk gerektirir ya, köpek yalana da gerçeğe de doyduğu için çok çıplak bir şekilde tarif edebiliyor ne yaşadıklarını. Bir engeli yok, rahat, o yüzden de lafını esirgemeden söylüyor. Yazarın seçimi aslında. Bir kadın ya da erkek anlatsaydı taraflı olacaktı.  Köpek onların çok yakınında ama dışında aynı zamanda. Tüylü, pofidik bir hayvanın ilişkiyi tokat tokat anlatması oyunun hem sempatisini hem edebi aklını ortaya çıkarıyor.
Kemal A.: Köpeğin dili yok, duygudan mamul bir yaratık. 6. hissi çok kuvvetli. İnsanların dillendiremediği her duygusunu hissediyor.
Zamire Z. K.: O yüzden yalan söyleyemez, iki yüzlü davranamaz.
Barış Y.: Ya da kimse ona yalan söyleyemez.
Caner C.: Kendini intihara götürmesinin nedeni de bu zaten. Dünyayla bağlantı kuramaması…

“AŞK SİSTEMİN İŞİNE YARAMIYOR”
İnsanların ikiyüzlülüğüne dayanamıyor galiba…
Kemal A.: Evet bunu reddetmiyorum ama bir duygu, bir aşkın bu kadar zor bir yoldan geçiyor olmasına da dayanamıyor galiba. Bir aşkı, çok güzel bir duyguyu yaratmak için bu kadar şiddetli bir yoldan mı geçiyorsunuz? O zaman bu aşk olmayacak. Finalde ilişki çok güzelleşiyor ama kendi hapishanesinde. Köpek tam da bu noktada “siz birbirinize şiddet uyguluyorsunuz” diyor. Ciddi bir sistem eleştirisi var.
Barış Y.: Dervişlik biraz da basitliği taşır ya içerisinde. Altı dolu olanın cümlesi tektir. Köpek diyor ya “Kasım ayında yalnız başına uyanmayacaklarına sevinebilirler aslında”. İnsanların aklına bile gelmez bu basit şeyler ama basit dediğimiz şey ilişkinin temeli.
Caner C.: Hayatı o kadar zorlaştırıyoruz ve tersinden algılıyoruz ki…

Kadın hep sorgulayan değil mi? Biriyle ‘öylesine’ bile olsa hep sorguluyor…
Zamire Z. K.: Zaten şöyle bir repliği var “Aslında başından beri biliyordum. Ben kimden hoşlansam o iş olmaz. Hep böyleydi de işte doğru insanı bulmak için bekledim”. Bunun farkında kadın ama bir taraftan bir şeylerin zamanının dolduğunun da farkında. Günümüz insanları yalnızlık ve özgürlük kavramlarını eş anlamlı zannediyor. Yalnız olmak özgürlük müdür bu tartışılır. Erkeğin yalnızlığı erkeğin özgürlüğü. O yüzden sıkılıyor zaten aynı eve çıktıktan sonra. Kadın bunun çok farkında. Zaten erkek evden ayrılmak isteyince ampul yanıyor kadında.
Caner C.: Aslında yazar o kadar ince şeylerle bizi besledi ki. Meslekleri bile ipuçları veriyor. Adam grafiker ve dışlak, kadın çevirmen ve içlek. Biz erkekler işin dış boyutu ve çerçevesiyle ilgileniriz. Kadınlar duygularıyla hareket eder. Bir ilişkiyi çok iyi ele alıyor gerçekten. Oraya köpeğin kıvrak zekâsını koyması da yazarın hınzırlığı.
Barış Y.: Yazarın da içinden geçen bir yol galiba. Aşk konusundaki tarifi de çok güzel. Diyor ki; aşk kapitalizmin işine yaramaz. Sistem devamlı yenilenmeyi, yeni bir aşkı, yeni kıyafetleri, yeni tüketimleri ister. Sisteme aşkın sade durgun birbirine yeten hali değil, 10 dakikada sevişip tüketeceği bir ilişki modeli lazım. O yüzden aşk sistemin işine yaramıyor.

HIZLA GELİŞEN SAHNE: MODA
Henüz bir buçuk yıllık bir mazisi olan Moda Sahnesi, hızla kültür sanat dünyasının merkezlerinden biri haline geldi. Kemal Aydoğan bu durumu şöyle açıklıyor: “Çok iyi gidiyoruz. Üç salonumuz da full kapasite çalışıyor. Haftasonu 19 etkinlik başlatmışız. Dün Fransa’dan bir ekip aradı, sizde oynamanın şartları nedir diye? Bunlar çok güzel şeyler. 12 kişiyle başladık şu anda 30’a yakın insanız.  Herkesin emeği var yoksa biz altından kalkamayız. Mart’ta ‘Bira Fabrikası’ adlı yeni oyunumuza başladık. Herkesi bekliyoruz.”
Köpek, Kadın Erkek 4 Nisan’da Moda Sahnesi’nde izlenebilir. 

ARŞİV