“Yanan alan miktarı ve yangın sayısı artıyor”

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik ile orman yangınlarının sebeplerini ve çözüm önerilerini konuştuk. Akkemik, “Ne yazık ki her geçen yıl yanan alan miktarı ve yangın sayısında bir artış yaşanıyor” diyor

02 Ağustos 2021 - 14:22

İlk olarak Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan daha sonra farklı illerde de görülen orman yangınları 28 Temmuz’dan beri etkisini sürdürüyor. Türkiye Ormancılar Derneği’nin verilerine göre, 2011-2020 döneminde yangın başına yanan alan miktarının ortalaması 3,5 hektar iken sadece 2020 yılında bu oran 6.2 hektara çıktı. Artan orman yangınlarının nedenlerini, müdahalede yaşanan eksikliklerin sebeplerini ve çözüm önerilerini İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Botaniği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik ile konuştuk. Akkemik, “Yangınlardaki artışın nedeni insanların ormanlara çok daha fazla girmesi, taş, kum, maden ocağı, HES ve RES gibi yatırımların ormanlık alanlarda olması ve özellikle Akdeniz çevresinde de rantın yangınlarla elde edileceği algısının olması yangınları artıran nedenlerden bazılarıdır.” dedi.

-Manavgat'ta başlayan ve daha sonra faklı noktalarda da devam eden yangınları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yangınların nedeni çoğu zaman belirlenemiyor. OGM verilerine göre insan kaynaklı yangınların yüzde 47’isinin nedeni belli değil diye belirtilmiş. Manavgat’ta ve diğer bölgelerde çıkan yangınların nedeni büyük olasılıkla insan kaynaklı gibi görünüyor. Diğer yandan da sıcaklıklar 40 derecenin üzerinde, nem düşmüş ve ortam yangın için son derece müsait. O nedenle bu konu, yapılacak araştırmalar sonucunda ortaya çıkacaktır.

-NASA tarafından yayınlanan bir görselde Akdeniz coğrafyasının neredeyse tamamında orman yangınları var. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?

Zaten Akdeniz havzası, birinci derece yangın bölgesi. Orman Genel Müdürlüğü personeli yaz döneminde sürekli meteoroloji takip eder ve yangın riskinin arttığı dönemlerde kurum içinde alarm durumuna geçerler. Burada sorun yangının yönetilmesindedir. Yangın öncesinde, yangın esnasında ve sonrasında yapılacaklar aslında teknik olarak bilinmekte ancak orman alanlarının ranta konu edilmesi toplumsal baskının artmasına neden olduğundan bu sorunlar yaşanıyor. 

“6.2 HEKTARA ÇIKTI”

-Orman yangınlarının sayısında bir artış söz konusu mu?

Yangın bu coğrafyanın bir parçası. Burada sorun yanan alan miktarı ve yangın sayısını azaltabilmektir. Ne yazık ki her geçen yıl yanan alan miktarı ve yangın sayısında bir artış göze çarpıyor. Türkiye Ormancılar Derneği’nin 7.6.2021 tarihli basın açıklamasına göre 2011-2020 döneminde yangın başına yanan alan miktarının ortalaması 3,5 hektar iken sadece 2020 yılında bu oran 6.2 hektar. 

-Bu artışın sebepleri neler?

Yangınlardaki artışın nedeni insanların ormanlara çok daha fazla girmesi, taş, kum, maden ocağı, HES ve RES gibi yatırımların ormanlık alanlarda olması ve özellikle Akdeniz çevresinde de rantın yangınlarla elde edileceği algısının olması yangınları artıran nedenlerden bazıları. Diğer yandan iklim değişikliği gerçeğiyle de karşı karşıyayız. Yanan alan miktarının artması ve yangınların hızla yayılmasında nemin düşük olduğu sıcak dalgaların artmasıyla da ilişkilidir. Burada şunu da özellikle belirtmek gereklidir ki Manavgat yangınında hangi faktörün önemli olduğunu kesin bir şekilde söylemek olanaklı değil. Yangın öncesi bilinçlenmeden yangın esnasındaki söndürme çalışmalarına ve iklim koşullarına kadar değişik faktörlerin etkisiyle yangının söndürülme süresi, yayılması ve büyüklüğü değişmektedir.

“YANGINI TETİKLEYEBİLİR”

-Küresel ısınma ve kuraklık yangınları ne ölçüde etkiler?

İklim değişikliği Akdeniz havzasında sıcaklığın artması, sıcak dalgaların sıklaşması ve nemin azalması dolayısıyla da kuru hava ve kuraklığın artmasına neden olmaktadır. Bu durum yangını tetikleyen ana faktörlerden biri haline gelecektir. Belki de bu son yangınların bir çoğunun nedeni bu olabilir.

-Yangınların önüne geçmek ya da bu durumu en az hasarla atlatmak için gerekli koşullar nelerdir?

İyi bir yangın yönetimi şart. Ülkemiz orman yangınlarından birinci derece etkilenen bir havzada olduğundan yangın konusunda uzmanlaşmış teknik personelin; sürgünlere, siyasi baskılara veya kötü çalışma koşullarına maruz bırakılmaması ve aidiyet duygusunun yok edilmemesi gerekiyor. Örneğin işçilerin büyük bir kısmı dokuz ay maaş almakta ve üç ayı maaş almadan geçirmektedir. Bu işçiler hem yangında hem de diğer ormancılık işlerinde çalıştırılıyor. OGM verilerine göre personelin önemli bir kısmının geçici statüde görevlendirildiği görülüyor. Bu durum da aidiyet duygusunu ve çalışma koşullarını olumsuz etkiliyor. Diğer yandan OGM bünyesinde yeterince orman mühendisi kadrolu olarak çalıştırılmamakta ve geçici statülerle işlendirilmektedir. Bu durum teknik alt yapısı güçlü olan devamlı statüdeki personelin giderek azalmasına neden oluyor.  

“SİYASİ BİR KARAR”

-Son günlerde en çok tartışılan bir konuda yangınları söndürmede kullanılan uçakların sayısının az olması. Nedir bu meselenin iç yüzü? Neden az sayıda uçak var?

Uçak, yangının ilk başladığı anda ilk müdahale açısından son derece önemlidir. Personelin yangın alanına ulaşması daha uzun bir zaman aldığından uçakla ilk müdahale yangının daha hızlı bir şekilde söndürülmesine katkı sağlar. Helikopter ise yangına daha fazla yaklaşabilmekte fakat pervanesinin hareketinden kaynaklı rüzgârın yangını yayma riski bulunmaktadır. Buradaki tartışma teknik bir ihtiyaçtan çok siyasi bir tartışmadır. Türk Hava Kurumu uçaklarının sadece 100 litre daha az su alması nedeniyle ihale dışı bırakılması tamamen siyasi bir karardır. Uçakların başka ülkelerden kiralama yoluna gidilmesini de doğru bulmuyorum. Çünkü THK bu konuda son derece tecrübeli ve uçakları da bakımlarının yapılması durumunda son derece yeterli görülmektedir. Bakanlığın bu konudaki ısrarının arkasında orman yangınlarıyla mücadeleden daha çok başka nedenlerin olduğunu düşünüyorum. 

-Yangının üzerinden bir gün bile geçmeden hemen ağaç ve fidan kampanyası başlatıldı. Yanan orman arazileri hemen ağaçlandırılabilir mi?

Ağaçlandırma çalışmasına ilişkin mevzuat açık bir şekilde yanan sahalar aynı yıl içerisinde ağaçlandırılır der. Ancak yanan sahaların kızılçam ormanları olması durumunda kızılçam tohumlarının ilk ilkbahar döneminde çimlenmesinin beklenmesi gereklidir. Öncelik o sahadaki toprağa düşen tohumların çimlenmesi olmalıdır. Sonrasında da açık kalan sahalarda fidan dikimi yapılabilir. Diğer yandan da yaban hayatı açısından sadece doğal floranın gelmesi gereken sahalar da var ise o kısımların da kendi doğal sürecine bırakılması gereklidir. O nedenle öncelikle sakin olmak ve bu kampanyaları ötelemek gereklidir. Bu tür kampanyaların çevreye büyük zarar veren büyük şirketlerin fidan bağışı yaparak kendilerini aklama alanına da dönüştürülmemesi gereklidir.

“İSTANBUL’DAKİ TEHLİKE İNSAN BASKISI”

-Orman tahribatının önüne geçmek için bireysel olarak neler yapabiliriz. Yani sorumluluklarımız neler?

Bireysel olarak en başta ormanların canlı ve dinamik bir yapı olduğu, yaşamasının bizim de yaşam kaynağımız olduğunun bilinmesi ve ayak izimizden başka hiçbir şeyin ormana bırakılmaması gerektiğini bilmeliyiz. Bu konuda duyarlılığın gelişmesi için herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gereklidir. Bir kişi giderken çöpünü alır, kırılacak olan cam şişelerine bırakmaz ve böylece potansiyel bir yangını önlemiş olur. Bir başkası, bilinçlendirme çalışmalarını yapar, mücadele eder; herkesin bilgisi oranında yapacağı şeyler vardır.  

İstanbul’daki ormanlar için de benzer tehlike söz konusu mu?

İstanbul’un kuzeyinde yapraklı ormanlar bulunduğundan bu çapta bir tehlike yoktur. Ancak çam ağaçlandırmalarının olduğu alanlarda daha küçük çaplı da olsa yangın tehlikesi her zaman vardır. Adalarda olduğu gibi zaman zaman orman yangınları özellikle çam ormanlarına zarar vermektedir. Ama hiçbir zaman bir Antalya ya da Muğla’daki gibi tehlike yoktur. İstanbul’daki yangın, ormanların aşırı derecede insan baskısı altında olmasıdır. 


ARŞİV