Geçtiğimiz hafta İzmir ve çevresinde meydana gelen orman yangınları büyük bir doğa tahribatına neden oldu. Aynı dönemde İstanbul Osmangazi Kent Ormanı’nda çıkan yangın da ormanlık alanların tehdit altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. İstanbul’un ormanları, özellikle de Adalar gibi hassas ekosistemler, artan yangın riskiyle karşı karşıya. Uzmanlara göre, iklim krizinin etkileri, kontrolsüz kentleşme, enerji altyapısındaki ihmaller ve orman alanlarında yapılan ateşli piknikler bu riski ciddi şekilde artırıyor. Orman Yüksek Mühendisi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, özellikle yangın riskinin yüksek olduğu yaz aylarında insan-orman etkileşiminin sınırlandırılması gerektiğini dile getirdi.
“ADALAR YANGIN RİSKİ TAŞIYOR”
“İstanbul'un toplam yüzey alanı 541 bin 609 hektar. Orman alanı ise 240 bin 688 hektar. Yani İstanbul'un toplam alanının yüzde 44,4'ü ormanlarla kaplı.” diyen Erdönmez, Adalar’daki yangın riskine dikkat çekti: “İstanbul'da özellikle Adalar ormanları Akdeniz ekosistemi özellikleri gösterdiği için burada yangın riski daha yüksek.”
Doç. Dr. Cihan Erdönmez yangınların nedenini ise şöyle özetledi: “İklim krizi bu yangınlarda etkili olabilir ancak başlı başına bir orman yangını nedeni değil. İklim krizi nedeniyle orman yangınları daha kolay çıkıyor ve daha zor söndürülüyor. Ülkemizde ormanlar rekreasyonel amaçlarla kullanılabiliyor. Ormanların rekreasyonel amaçlarla kullanılmasında başlı başına bir sakınca yok. Fakat ateşli pikniğe izin verilmesi temel sorun. Ayrıca rekreasyon amacıyla kullanılan orman alanlarının taşıma kapasitesinin hesaplanmaması ve ne kadar kullanıcı gelirse ormana o kadar insanın ve aracın yığılması doğru değil. Bütün orman rekreasyon alanlarının taşıma kapasitesinin saptanması ve taşıma kapasitesinin üstündeki kullanımlara izin verilmemesi gerekir. Bu açıdan Adalar ormanları özellikle hassastır. Kentleşme ve mega projeler de yangın riskini artırıyor. Türkiye'de yanan orman alanı açısından yangınların neredeyse tamamı insan kaynaklıdır. Ormanı ne kadar parçalarsak o kadar çok insan etkileşimine açarız. Bu da yangın riskini çoğaltır. Örneğin ormanın içinden bir yol geçtiğinde araba camından fırlatılan bir sigara izmariti yangına yol açabilir. Ya da bir aracın kayarak yoldan çıkması ve ormana girmesi aynı şekilde bir yangına yol açabilir. Oysa orman parçalanmasa bu alanlar ormanın derinliklerinde ve insan etkileşiminden uzakta kalacaktır.”
“ENERJİ DAĞITIM FİRMALARININ İHMALLERİ VAR”
Enerji dağıtım firmalarının ormanlık alanlara zarar verdiğini söyleyen Erdönmez, “Son 10-15 yılda ormanlara en çok zarar veren yangın nedeni enerji tesisleri, enerji nakil hatları. Yanan her 100 metrekare orman alanının yaklaşık 25 metrekaresi enerji tesislerinden kaynaklanan yangınlarla yanıyor. Enerji dağıtım firmalarının bu konuda büyük ihmalleri var. Teknik bakımların yeterince yapılmaması ve maliyetten kaçış ülkenin ve doğamızın çok daha büyük maliyetlerle karşı karşıya kalmasına yol açıyor.” şeklinde konuştu.
OSMANGAZİ KENT ORMANI YANGINI
Geçtiğimiz hafta İstanbul Osmangazi Kent Ormanı’nda çıkan yangını da değerlendiren Erdönmez, “Yangının çıktığı alan bir devlet ormanı fakat 2010 yılında Sultangazi Belediyesi'ne kent ormanı olarak rekreasyonel ihtiyaçları karşılamak amacıyla tahsis edilmiş. Orman çam ağaçlarından oluşuyor. Yani yangın açısından yüksek risk taşıyor. Belediye ormanda piknik alanları düzenleyerek yangına davetiye çıkarmış. Bu tür alanlarda pikniğe asla izin verilmemeli. Valilik açıklamasında insan kusuru diyor, muhtemelen piknik ateşinden çıkan bir yangın. Neyse ki orman teşkilatı hızlı müdahale etmiş. 10 dekar (10 bin metrekare) orman alanının zarar gördüğü biliniyor. Şehir merkezlerine yakın yerlerde çıkan orman yangınlarının yerleşim yerlerine sıçrama olasılığı daha yüksektir. Son yıllarda hem dünyada hem de ülkemizde yerleşim alanlarına sıçrayan orman yangınlarına şahit oluyoruz.” ifadelerini kullandı.
“DOĞANIN KENDİNİ YENİLEMESİNE FIRSAT VERİLMİYOR”
Çıkan yangınlardan sonra yanan bölgelerin rehabilite edildiğine dikkat çeken Erdönmez, “Rehabilitasyonun değişik yol ve yöntemleri var. Bizim coğrafyamızda en iyi yöntem genellikle doğanın kendi yaralarını sarmasına fırsat tanımak ancak buna maalesef pek fırsat bırakılmıyor. Yanan orman alanlarındaki yanmış ağaçlar iş makinalarıyla ormandan çıkarılıyor. Bu sırada toprak, canlı kökler ve toprağa serpilmiş tohumlar zarar görüyor. Yani doğanın kendini onarma potansiyeli yok oluyor ve fidan dikimi yoluyla rehabilitasyon yöntemi tercih edilmek zorunda kalınıyor.” diye konuştu.
“İNSAN ETKİSİYLE ÇIKAN YANGINLAR ÖNLENEBİLİR”
Ülkemizde çıkan yangınların önlenebilir olduğuna dikkat çeken Erdönmez, “Türkiye'de bence temel sorun, çıkan yangınların söndürülmesi konusundaki aksaklıklardan çok muhtemel yangınları önlemedeki başarısızlık. Oysa insan etkisiyle çıkan yangınlar önlenebilir yangınlardır. Yangın mevsiminde ve özellikle haziran-eylül aylarında yangına hassas bölgelerde insan-orman etkileşimi en aza indirilmelidir. Bunun için Orman Kanunu'nun 74'üncü maddesi mülkiye amirlerine gerektiğinde orman içindeki tüm etkinlikleri durdurma yetkisi veriyor. Ancak bugüne kadar bu yetkiyi kullanan bir mülki amire ben rastlamadım.” dedi. Erdönmez vatandaşlara da iş düştüğünü belirterek şu uyarılarda bulundu: “Ormanlardan ve ateşten uzak durulmalı. Ormana illa girilecekse motorlu araçla girilmemeli. Piknik yapılacaksa da ateşli piknik kesinlikle yapılmamalı. Sigara dahil olmak üzere orman içinde ve yakınında her türlü yangın riskinden uzak durulmalı. Yetkili kurumlar da Orman Kanunu'nun 74'üncü maddesinin verdiği yetkiyi kullanmaktan kaçınmamalı.”