TES: Çalışana ikinci bir kesinti yükü mü?

Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, 2026’da zorunlu hale geliyor. SGK Uzmanı Melis Elmen, “Yeni sistemin sürekli ek gelir garantisi yok, ayrıca kıdem tazminatının fona devri, işçinin toplu para alma hakkını ortadan kaldıracak” diyor

25 Eylül 2025 - 22:53

Milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES), hem ekonomistlerin hem de vatandaşların gündeminde. 2026 yılında zorunlu olacak ve işveren katkısının devreye gireceği yeni sistemle maaşlarda yüzde 3 kesinti olması bekleniyor. Ayrıca yeni sistem, kıdem tazminatının bireysel fona dönüştürülerek işçiler açısından sağladığı toplu güvenceyi zayıflatabileceği endişesini beraberinde getiriyor. SGK Uzmanı Melis Elmen, “Türkiye’de fon yönetiminde geçmişte yaşanan güven sorunları hafızalarda hala taze. Dolayısıyla sistemin sürdürülebilirliği ancak şeffaflık, güçlü denetim ve devlet güvencesiyle sağlanabilir. Aksi halde çalışan için de işveren de için ikinci bir ‘kesinti yükü’ olmaktan öteye gidemez.” dedi.

“KIDEM TAZMİNATI TES’E AKTARILACAK”

“TES, mevcut sosyal güvenlik sistemine ek olarak çalışanlara ikinci bir emeklilik geliri sağlamak için getirilen yeni bir sistem.” diyen Elmen şöyle devam etti: “Lakin bu sistemin doğru olup olmadığı ve nasıl yürüyeceğini hep birlikte gözlemleyeceğiz. Bu sistemin OVP’de (Orta Vadeli Program) 2026 itibarıyla aşamalı olarak devreye girmesi planlanıyor. Yani çalışanların maaşından ve işverenden artı olarak zorunlu bir kesinti yapılıp, bireysel fonlarda birikim oluşturulacak. Muhtemelen kıdem tazminatı da aşamalı olarak bu kısma aktarılmaya başlayacak.”

TES ZORUNLU BES GÖNÜLLÜ

TES ve BES’in farkını açıklayan Elmen, “BES gönüllülük esasına dayalı bir sistemdir. Yani isteyen giriyor, istemeyen çıkıyor. TES’te ise zorunluluk öne çıkıyor. Çalışan maaşından ve işverenden artı olarak bir kesinti yapılacak. Devlet katkısı unsurlarının nasıl düzenleneceği henüz tam netleşmiş değil ama amaç tüm çalışanları sisteme dahil etmek. Çalışanın maaşından ne kadar bir kesinti yapılacağı ise henüz net olarak açıklanmadı. Ancak beklenti çalışandan yüzde 3, işverenden ise yüzde 5.33 bir kesinti yapılması yönünde. 5.33’ün içinde kıdem tazminatı fonu kısmı da olacak gibi görünüyor. Bu kesinti özellikle düşük gelirli çalışanlarda mevcut bütçeyi zorlayabilir.” şeklinde konuştu.

“SÜREKLİ GELİR GARANTİSİ YOK”

TES sisteminin amacı hakkında değerlendirme yapan Elmen, “Emeklilikte maaşların yetersiz kalması ve SGK’nın tek başına bu yükü taşıyamaması nedeniyle, ek bir “ikinci basamak emeklilik sistemi” oluşturulmak isteniyor. Bu sistemin amacı, uzun vadede emeklilerin eline ek bir gelir kapısı sağlamaktır. Ancak mevcut şartlara baktığımızda, 20 yıl çalıştıktan sonra bile yapılan kesintilerle en fazla 16.881 TL civarında bir rakam alınabiliyor. Yeni sistemde de 20–30 yıl kalındığında, yalnızca yüzde 3’lük bireysel kesinti ve işverenden gelenle toplam yüzde 8’lik katkı ile kayda değer bir birikim oluşturmak mümkün görünmüyor. En iyi ihtimalle 600–900 TL arasında ek bir ödeme sağlanabilir. Üstelik bu ödeme, birikmiş para bittiğinde devam etmeyecek; yani ömür boyu ikinci bir maaş gibi sürekli bir gelir garantisi bulunmuyor. Bu yönüyle sistem, emekliler açısından sürdürülebilir bir ek gelir kaynağı olmaktan uzak görünüyor. Benim yorumum; Emekliliği güçlendirmek iyi bir niyet ama bugün çalışan zaten geçim derdindeyken maaşından ekstra kesinti yapmak, bugünkü hayatı daha da zorlaştırabilir. Yani yarına yatırım mantığı, bugünü zorlayacak.” ifadelerini kullandı.

“TOPLU PARA ALMA HAKKI KALKACAK”

Bazı kesimler, sistemin finansman kaynağı olarak kıdem tazminatını işaret ediyor. Bu da kıdem tazminatının bireysel fona dönüştürülerek işçiler açısından sağladığı toplu güvenceyi zayıflatabileceği endişesini beraberinde getiriyor. Elmen, konuyu şöyle değerlendirdi: “TES’in finansmanında kıdem tazminatının fona devredilmesi öne çıkarılıyor. Oysa kıdem tazminatı, mevcut haliyle işçiye topluca verilen en önemli güvencelerden biri. Fon sistemine geçilmesi halinde işçinin toplu para alma hakkı ortadan kalkacak. Örneğin bugün işçi, mevzuattaki koşulları tamamladığında işyerinden ayrılırken 200.000 TL gibi toplu bir ödeme alabiliyor. Ancak fon sisteminde bu para işçinin hesabına aktarılacak ve belirli yaş veya koşullar sağlanmadan kullanılamayacak. Taslak düzenlemelere göre, örneğin 60 yaşına gelmeden fondan para çekilemeyecek. Belirli istisnai durumlarda (askerlik, ilk kez ev almak gibi) fondan çekim hakkı tanınsa da, burada da sadece yüzde 10’luk bir kısmın ödenmesi öngörülüyor. Eski hakların korunması, yeni dönemde ise kıdem tazminatının fona aktarılması planlanıyor. Ancak bu konuda henüz kesinlik yok. Detayların ekim ayında yapılacak görüşmelerle netleşmesi bekleniyor. Bu nedenle sendikalar ve çalışanlar haklı olarak endişeli.”

“ÇALIŞANA İKİNCİ BİR MAĞDURİYET KAPISI AÇILABİLİR”

Kısa, orta ve uzun vadede TES’in doğurabileceği sorunları anlatan Elmen, “Kısa vadede çalışan maaşından kesinti yapılacağı için geçim sıkıntısı artabilir. İşveren için de ek maliyet olacak. Orta vadede fonların yönetimi, şeffaflığı, getirisi tartışma konusu olabilir. Çalışan ‘benim param nereye gidiyor?’ diye sorabilir. Uzun vadede ise eğer fon iyi işletilmezse, çalışan için ikinci bir mağduriyet kapısı açılabilir. Ayrıca işveren kıdem tazminatı yükünden kurtulurken, işçi daha da kırılgan hale gelebilir. Geçmişte bazı işverenler, ödemek zorunda oldukları kıdem tazminatını bir kenara ayırarak faize yatırıyor ve buradan ek bir gelir elde edebiliyordu. Örneğin, her işçi için belirli bir oranda (yüzde 10 gibi) bankaya para yatırılıyor, faiz getirisiyle de ek kazanç sağlanıyordu. Yeni sistemde ise bu imkan ortadan kalkacak. Çünkü işveren de işçi de her ay zorunlu olarak fona katkı yapmak zorunda kalacak. Dolayısıyla bu paradan sağlanan ek gelir, ancak 20–30 yıl sonra ortaya çıkabilecek. Ancak burada önemli bir sorun var: Enflasyonist ortamda bu paranın uzun vadede ne kadar değer kaybedeceği veya sistemde istikrarını koruyup koruyamayacağı belirsiz. Bu da sistemin geleceğine dair ciddi soru işaretleri yaratıyor” dedi.

“KAYIT DIŞI İSTİHDAMI ARTIRABİLİR”

TES’in kayıt dışı istihdamı artırabileceğine dikkat çeken Elmen, “Türkiye’de fon yönetiminde geçmişte yaşanan güven sorunları (Konut edindirme fonu, tasarruf teşvik fonu gibi) hafızalarda hala taze. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ancak şeffaflık, güçlü denetim ve devlet güvencesiyle sağlanabilir. Aksi halde çalışan için de işveren için ikinci de bir “kesinti yükü” olmaktan öteye gidemez. Zorunlu bir uygulama olacağı için sistemin hayata geçirilmesi kaçınılmaz görünüyor. Ancak bu durumun yan etkileri olabilir. Özellikle küçük esnaf gibi işverenler, işçiye fazladan yüzde 5,3’lük bir katkıyı karşılamakta zorlanabilir. Bu yükü taşımakta zorlanan işverenler, işçiye “primlerini göstermeyelim, seni kayıt dışı çalıştıralım” diyebilir. İşçi de acil nakit ihtiyacı nedeniyle maaşından kesilecek 600–700 TL’lik katkıyı vermemek için bu teklifi kabul edebilir. Böylesi bir durumda kayıt dışı istihdamın artması beklenebilir. Ancak kayıt dışı çalışmanın sonucu olarak işçiler, iş kazaları ya da benzeri durumlarda hak ettikleri birçok ödemeden de mahrum kalacaktır.” şeklinde konuştu.

KAMUSAL EMEKLİLİK SİSTEMİ NASIL GÜÇLENDİRİLEBİLİR?

Elmen, kamusal emeklilik sisteminin nasıl güçlendirilebileceğne dair önerilerini ise şöyle sıraladı: “SGK’nın mali yapısının güçlendirilmesi gerekiyor. Bunun yolu, kayıt dışı istihdamı azaltmak ve prim tabanını genişletmekten geçiyor. Ayrıca asgari ücretliden daha düşük prim kesintisi yapılmalı, yüksek gelir gruplarının ise daha adil bir şekilde katkı sağlaması sağlanmalıdır. Emekli maaşlarının taban seviyesinin yükseltilmesi ve sağlık harcamalarının kamusal olarak karşılanması gibi adımlar, TES’ten çok daha etkili olabilir. TES’in gündeme gelmesinin en önemli sebeplerinden biri, kamusal emeklilik sisteminin yeterince güçlendirilmemiş olmasıdır. Normal şartlarda maaş ödemelerinin SGK üzerinden yapılması gerekirken, Hazine ve Maliye Bakanlığı katkıda bulunmak zorunda kalıyor. Bu da bakanlığın başka alanlara yatırım yapmasını engelliyor ve yeni bir sistem arayışını gündeme getiriyor. Planlanan yapıda TES, hem ikinci bir emeklilik sistemi olacak hem de kıdem tazminatı ve SGK tazminatı fonuyla SGK’yı destekleyici bir mekanizmaya dönüştürülecek. Ancak bu sistem, kamusal emeklilik sistemini yalnızca kısa vadede destekleyebilir; uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm sunması zor görünüyor.


ARŞİV