“Tek Kurşun Atmadan İstanbul’u Kurtarmak”

Tarihçi-yazar Dr. Selim Erdoğan, İstanbul’un kurtuluş sürecine dair yaptığı konuşmada, Yunan ordusunun ardındaki asıl gücün İngiltere olduğunu ve zaferin ardından Ankara ile Londra arasında yoğun bir diplomasi trafiğinin başladığını söyledi

06 Ekim 2025 - 14:56

Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi (CKM), yeni sezonu “Tek Kurşun Atmadan İstanbul’u Kurtarmak” söyleşisiyle açtı. 3 Ekim’de gerçekleştirilen etkinlikte tarihçi-yazar Dr. Selim Erdoğan, İstanbul’un kurtuluş sürecini ve dönemin diplomatik gelişmelerini anlattı.

Söyleşi öncesinde söz alan Kadıköy Belediyesi Kültür Müdürlüğü Genel Sanat Yönetmeni Ömür Kurt, “Tarihten ders çıkarabilseydik; Lozan, Mondros ve Sevr Antlaşmalarında yaşananları gerçekten anlamaya çalışsaydık, bugün demokrasinin bu kadar tehlikeye girdiği bir dönemi yaşamazdık.” diye konuştu.

Selim Erdoğan, İstanbul’un kurtuluş sürecine dair yaptığı konuşmada, “Bu bir süreçti; 2 Ekim’de başlayıp 6 Ekim’e kadar sürdü. O günlerde İstanbullular, bağımsızlığı, yeniden Türk devletinin bir parçası olmayı ve İngiliz süngüsünün gölgesinden kurtulmayı doya doya kutladılar.” dedi. Erdoğan, sürecin 6 Ekim’de Türk bayrağının selamlanmasıyla sona erdiğini belirterek, “O gün, işgal kuvvetleri gemilerine binip uzaklaştılar. Ancak bu süreç, tarih boyunca her zaman tartışmaya açık olacaktır.” diye konuştu. Erdoğan, özellikle sosyal medyada bazı çevrelerin ‘İstanbul tek kurşun atılmadan alındı’ söylemi üzerinden yanlış bilgiler yaydığını belirterek, “Bu söylemler, Ankara’nın İngilizlerle işbirliği yaptığı gibi asılsız iddiaları da beraberinde getiriyor.” şeklinde konuştu. 

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN DİPLOMATİK DİLİ

Erdoğan, Yunan ordusuyla verilen savaşların ardındaki asıl gücün İngiltere olduğunu söyleyerek, zaferin ardından Ankara ile Londra arasında yoğun bir diplomasi trafiği başladığını ifade etti. Erdoğan, “Mustafa Kemal Paşa, Misak-ı Milli’den taviz vermeden İngiltere’ye ve Batı’ya ‘Biz de İngiltere ve diğer batı devletleri gibi medeni dünyada hür ve müstakil yaşamak istiyoruz. Bu nedenle bir an evvel elinizden silahınızı bırakın, sizinle de barış yapmak istiyoruz. Savaş hukukuna son vermek istiyoruz’ diyor.’ Yani İngiltere’ye ne savaş ilan ediyor ne de savaş yok demiyor, çok güzel bir diplomatik dil kullanıyor.” dedi. İngilizlerin bu duruştan büyük rahatsızlık duyduğunu vurgulayan Erdoğan, “Çünkü Mustafa Kemal Paşa, alıştıkları Devleti Aliye’nin eski devlet adamları gibi değil; çok güzel bir diplomatik dil kullanıp istediği şeyi de çok güzel anlatan biri. Lord George ve kabinesi 11 Eylül akşamı ciddi bir panik yaşamaya başladı. Çünkü karşılarında hem savaş meydanında hem diplomasi masasında ne istediğini bilen ve bunu söke söke alabilecek bir lider vardı.” diye konuştu.

ÇANAKKALE KAYNAKLI KRİZ

İngilizlerin Çanakkale ve İstanbul’u tarafsız bölge ilan ettiğini belirterek, Türk ordusunun bu bölgelere adım atması durumunda ateşle karşılık verilmesi talimatını verdiklerini söyleyen Erdoğan, “Kabine acil bir kriz toplantısı yapıyor ve Güney Afrika, Kanada, Yeni Zelanda ile Avustralya gibi dominyonlarına mesaj göndererek ‘Çanakkale kaynaklı bir kriz yaşanmakta’ olduğunu bildiriyorlar.” dedi. Erdoğan, İngilizlerin bu süreçte Britanya Krallığı’nın savaş teamüllerine aykırı davrandığını belirterek, “Lord George ve Churchill, gelişmeleri Kral’a bildirmeden hareket ediyor. En az bir tabur asker talep ediliyor ancak olayın cumartesi günü yaşanması ve önceden basına sızması nedeniyle dominyonların bakanları sabah gazetelerinden Türklerle savaşa girdiklerini öğreniyor. Yeni Zelanda dışındaki tüm dominyonlar bu kararı reddediyor ve böylece İngiltere içinde büyük bir karışıklık başlıyor.” şeklinde konuştu. Bu gelişmeler yaşanırken, Türk ordusunun Bandırma’daki Deliklibayır ve Karabayır bölgelerinde İstiklal Savaşı’nın son muharebesinde son Yunan askerlerini de ülkeden çıkardığını belirten Erdoğan, İngiltere’nin bu süreçte Fransa ve İtalya gibi müttefiklerini de kaybettiğini ifade etti.

Çanakkale’de tarafsız bölge olarak belirlenen bölgede Türk süvarileri ile İngilizler arasında değişik bir hukuk başladığını, İngilizlere bir gün sigara ikram edilip bir gün silah çekilerek psikolojik olarak hırpalamaya başladığını kaydeden Erdoğan, “Dost muyuz, düşman mıyız, ne zaman ne yaparız? Bu konuda sürekli onları tedirgin eden psikolojik bir savaşa giriyoruz. Adamların hakikaten yıprandığını da gönderdiği raporlardan anlıyoruz. Böylece süvariler yavaş yavaş 2.ordu yaklaşırken onları oyalıyor. İngilizlerin tarafsız bölge dediği tarafa sokuluyoruz. Tek kurşun atmadan dostluk ortamı içinde yavaş yavaş ablukaya alıp boğuyoruz. İngilizler farkında ama bizden tehditkâr bir hareket gelmediği için silah çekip tek hamle yapamıyorlar.” diye konuştu.

MUDANYA MÜTAREKESİ

Erdoğan, İngiliz istihbarat raporlarına göre Sovyetler Birliği’nin Romanya ve Yugoslavya üzerinden Türkiye’ye yardım etmeyi planladığı bilgisinin Londra’ya ulaştığını belirterek, “Bu dönemde Sovyetler, ‘İngiltere’nin oyununa gelmeyin’ diyerek Türkiye’yi kendi yanına çekmeye çalışıyor; aslında amaçları rejimlerini ihraç etmekti.” dedi. Erdoğan, “İstihbarat raporlarında adım adım yaklaşan bir dünya savaşının ayak sesleri hissediliyordu.” diye konuştu.

Erdoğan, Mudanya Mütarekesi’nin imzalanma sürecine ilişkin olarak şunları söyledi: “Yapılan son görüşmelerde kalan birkaç hususta da mutabakat sağlandıktan sonra, İsmet Paşa’nın onayıyla kriz çözüme kavuştu. Krizin savaşa dönüşmesine dakikalar kala, neredeyse yeni bir dünya savaşının yeniden başlamasına ramak kalmışken Mudanya Mütarekesi imzalandı. O yüzden o dönemin fotoğraflarına baktığınızda yüzlerin neden asık olduğunu görürsünüz; çünkü herkes neyin eşiğinden dönüldüğünün farkındaydı.”

REFET BELE KUŞDİLİ ÇAYIRI’NDA 

Erdoğan, Refet Bele’nin İstanbul’a gelişine ilişkin olarak şu bilgileri paylaştı: “Refet Bele emrindeki bir bölük jandarmayla birlikte İstanbul’a gelmiştir. Geliş amacı, İstanbul’u teslim almak değil; barış süreci boyunca şehirde asayişin sağlanmasına katkı sunmak, Türk ve Müslüman halka yönelik herhangi bir haksızlık veya hukuksuzluk yaşanmamasını gözlemlemek ve gerekirse müdahale etmektir. Ankara Hükümeti tarafından bu görevle İstanbul’a gönderilen Refet Paşa, ayağının tozuyla bugün Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın bulunduğu alanda Kuşdili Çayırı’nda halkı selamlamıştır. O günden itibaren İstanbullular yeniden korkmadan evlerine Türk bayrağını asmaya başlamışlardır.”

“GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER” SERGİSİ

Dr. Seyhun Binzet’in koleksiyonundan seçilen 1900’lü yıllara ait kartpostallardan oluşan “Geldikleri Gibi Gittiler” sergisi, ilk kez Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. Kartpostallar, İstanbul’un işgal altındaki günlerinden Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması’na uzanan tarihi süreci yansıtıyor. Sergi 30 Ekim’e kadar fuaye alanında ziyaretçilerini bekliyor. 

 


ARŞİV