İstanbul Planlama Ajansı’nın hazırladığı “İstanbul’da Gençliğin Demografik ve Sosyoekonomik Profili: 20 Yıllık Değişim” adlı çalışma, İstanbul'da yaşayan 18-30 yaş arası gençlerin yaşam koşullarının son 20 yılda önemli ölçüde zorlaştığını ortaya koyuyor.İstanbul'daki 3 milyondan fazla genci (nüfusun yüzde 20,63'ü) kapsayan 18-30 yaş grubuna odaklanan araştırma; anketler, odak grup görüşmeleri, kamu verileri ve uzman görüşleri kullanılarak gerçekleştirildi. Araştırmada, “20 yıl önce İstanbul’da bir genç nasıl bir yaşam sürüyordu, bugün bir genç nasıl bir hayatla baş etmeye çalışıyor?” sorularına yanıt arandı.
Araştırmanın sonuçlarına göre genç nüfusun yoğunlaştığı, sosyal ve kültürel fırsatların görece daha fazla sunulduğu bir kent olan İstanbul, son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmaların en görünür olduğu kentlerden biri. Mevcut ekonomik durum ve istihdam piyasasındaki belirsizlikler, gençleri kent yoksulluğunun yakın tanıkları haline getirirken eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi birçok temel hakka erişimde kendisini gösteriyor. Artan yaşam maliyetleri aynı zamanda gençlerdeki sosyal izolasyonu artırırken, depresyon riskini yükseltiyor ve gelecek kaygısını derinleştiriyor.
5,67 GRAMDAN 0,88 GRAMA DÜŞTÜ
Araştırma kapsamında öğrencilerin değişen alım gücü farklı göstergeler üzerinden hesaplandı. Buna göre; 2005 yılından bu yana KYK bursu altın karşısında yüzde 84,5 değer kaybetti; alınabilen altın miktarı 5,67 gramdan 0,88 grama düştü. 2005’te asgari ücretin yüzde 31,4’üne denk gelen burs oranı, 2025’te yüzde 13,6’ya geriledi.2005 yılından bu yana bursun çay-simit alım gücü yüzde 84,4 azaldı. Okul yemeği/ tabildot adedi alım gücü son 17 yılda yüzde 59 oranında azaldı. Yapılan anket çalışmasına göre katılımcıların yüzde 77,6’sı gençlerin geçmişe kıyasla daha zor koşullarda yaşadığını belirtti. Bu oran 18-35 yaş aralığında yüzde 80,6’ya yükseldi. Gençler, barınma ve kaliteli gıdaya erişim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, 20 yıl önce barınma bir “tercih” iken bugün bir “kriz” olarak görülüyor.
SOSYAL YAŞAMA KATILAMIYORLAR
Araştırmanın sonuçlarına göre üniversite mezuniyeti artık iş güvencesi anlamına gelmiyor. Gençlerin büyük bir kısmı devlet üniversitelerinde teorik eğitimi kısmen yeterli bulsa da uygulamalı bölümlerde okuyan gençler için durum daha farklı seyrediyor. Öğrenciler ekipman eksiklikleri nedeniyle malzeme teminini kendi imkânlarıyla sağlamak zorunda kalıyor; eksiklikler dayanışmayla aşılmaya çalışılıyor. Eğitimin açıklarını kapatmak için ücretli kurslara ve sertifika programlarına yönelim artarken, bu programların maliyeti birçok öğrenci için erişim engeli oluşturuyor.
Artan yaşam maliyetleri, gençlerin sosyal ve kültürel etkinliklere katılımını da ciddi şekilde sınırlıyor. Buna göre; bir öğrenci 2005’te KYK bursunun yüzde 3,5’i ile bir tiyatro günü geçirebiliyor, tüm bursuyla ayda 29 kez bu etkinliğe katılabiliyordu. 2025’te ise aynı etkinlik bursun yüzde 15,3’üne denk gelirken, bir öğrenci ayda ancak 6 kez tiyatroya gidebiliyor. Bir öğrenci 2005’te bursun yüzde 11,4’üyle bir konser günü yaşayabiliyordu, tüm bursuyla ayda 8 kez konsere katılabiliyordu. 2025’te aynı etkinlik bursun yüzde 46,5’ine denk gelirken, bir öğrenci tüm bursuyla sadece 2 kez konsere gidebiliyor. 2005’te asgari ücretli bir genç maaşının yüzde 5’iyle maç izlemeye gittiği bir gün geçirilebiliyordu, ayda ise 19 kez maça gidilebiliyordu. 2025’te bu oran yüzde 19,7 olurken maça yalnızca 5 kez gidilebiliyor.
GEÇİM SIKINTISI, GELECEK KAYGISI…
Türkiye’de üniversite ve bölüm sayısındaki artışa rağmen, üniversite mezunlarının iş gücüne katılım oranı aynı hızda artmıyor. TÜİK’e göre 2024’te 15-29 yaş arası her 4 gençten 1’i (yüzde 25,9) ne eğitimde ne istihdamda yer alıyor. Eurostat verilerine göre ise aynı yaş grubundaki gençlerin yüzde 41’i yaptığı işin eğitim ve yetkinlik düzeyinin altında çalışıyor. Araştırmada yer verilen bilgilere göre çoğu gencin niteliklerine uygun olmayan kısa vadeli, düşük ücretli ve güvencesiz işlere yöneldiği görülüyor. Eğitimlerine uygun iş bulamamalarında, her iş yerinin deneyim talep etmesine karşın deneyim kazanacak alanların yetersiz olması, tecrübeye erişmeden “tecrübesiz” sayılarak sistem dışına itilmeleri etkili oluyor. Ayrıca, referans ve tanıdık ilişkilerinin istihdam süreçlerinde diplomadan daha belirleyici olduğu belirtiliyor. Bu durum, gençlerin daha öğrenciyken eğitimi belirsiz getirili bir yatırım olarak görmesine neden oluyor. Gençlerin, istihdama geçişte gerekli becerileri kazanabilecekleri bir ekonomik ve psikolojik zemine ihtiyaç duyduklarını görülüyor. Gençlerin başlıca kaygıları yüzde 49,2 ile geçim sıkıntısı ve yüzde 47,9 ile gelecek belirsizliği. Yapılan anket çalışması verilerine göre, yirmi yıl önce genç olanların yüzde 62’si evlenme ve birikim yapmada, yüzde 61,6’sı bağımsız yaşam kurmada güçlük yaşadığını belirtirken; bugünkü gençlerin yüzde 81,8’i evlenmenin, yüzde 78,8’i ise tek başına eve çıkmanın maddi olarak zorlayıcı olduğunu ifade ediyor. Ev veya araba sahibi olmak gibi hedefler “uzak bir olasılık” olarak bile görülmüyor.
ZORUNLU ALTERNATİF OLARAK YURTDIŞI
Yapılan anket çalışmasına göre 20 yıl önce genç olan katılımcıların yüzde 35,1’i gençlik dönemlerinde yurt dışına gitmeyi düşündüklerini belirtirken, bugün gençlerin yarısı (yüzde 50,4) yurt dışına taşınmayı düşünüyor. Gerçekleştirilen odak grup görüşmelerine göre yurt dışı fikri, yaklaşık 20 yıl önce daha çok merak ve yeni deneyim arzusuyla şekillenirken, günümüzde kaygı ve mecburiyet odaklı bir hal alıyor. Yurt dışına göç düşüncesi, evlilik, çocuk sahibi olma ve ev alma gibi geleceğe dönük planlarla birlikte daha da belirginleşiyor. Çoğu genç, mevcut koşulların getirdiği kırılganlık yüzünden “kalmak isterim ama yapamam” duygusunu taşıyor ve yurt dışını zorunlu bir alternatif olarak görüyor.