Boğaz'ın yunusları

İBB’nin WWF ile birlikte düzenlediği İstanbul Boğazı Yunus Gözlem Etkinliği'ne katılan İstanbullular, yunus türlerini gözlemleyerek denizlerin biyolojik çeşitliliğinde çok önemli bir yeri olan bu canlılar hakkında bilgi edindi

04 Ağustos 2022 - 09:21

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park Bahçe ve Yeşil Alanlar Dairesi Başkanlığı, Kentsel Ekolojik Sistemler Müdürlüğü ve WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) işbirliği ile 31 Temmuz Pazar günü düzenlenen İstanbul Boğazı Yunus Gözlem Etkinliği'nin üçüncüsü İstanbulluların katılımıyla gerçekleştirildi. İstanbulluların yaban hayatı hakkında bilgi almasını sağlamak ve deniz ekosistemi içerisinde yaşayan canlı türlerinin korunmasında farkındalık yaratmak için düzenlenen etkinliğe her yaştan vatandaş katıldı. Karaköy’den Garipçe Köyü'ne kadar geniş bir alanda gözlem yapma şansı bulan doğaseverler seyir sırasında denizlerin biyolojik çeşitliliğinde çok önemli bir yeri olan yunuslar hakkında bilgi edindi. İstanbul Boğazı’nın biyolojik çeşitliliğinin zenginliğini gösteren yunusların yaşam alanlarının belirlenmesi, hareketlerinin incelenmesi ve yaşadıkları bu alanların korunarak nesillerinin devamının sağlanması amacıyla gerçekleştirilen etkinlikte mevcut sorunlar ve alınacak tedbirler ile ilgili bilgilendirme çalışması da yapıldı.

YUNUSLARI TANIYOR MUYUZ?

Vapurla seyahat ederken ya da sahil kenarında denizi seyrederken görebileceğimiz yunuslar hakkında neler biliyoruz? Özellikle İstanbul Boğazı’nda Afalina, Tırtak ve Mutur olmak üzere üç yunus türünü gözlemlemek mümkün. Türleri ayırt etmek için en önemli ipucu yunusların yüzgeçlerinde saklı.

Boyları 4-5 metre uzunluğa erişebilen Afalina 400 kilogram ağırlığıyla İstanbul Boğazı’ndaki en iri tür olarak biliniyor. 60-70 yıl yaşadığı düşünülen bu türün sırtının koyu gri, karın kısmının ise açık gri olduğunu gözlemlemek mümkün. İstanbul’da teknelere en çok yaklaşan bu türün üyelerini boğazın kuzeyinden güneyine kadar her bölgesinde görebilme şansınız var.

Boyları 2-3 metre arasında olan Tırtak türünün ise 30-40 yıl yaşadığı düşünülüyor. Sırtı siyah, boyun ve karın kısmı açık renkli olan bu tür ince bir vücut yapısına sahip. 20 bireye ulaşan büyük gruplar halinde deniz trafiğinden uzakta durmayı tercih eden bu yunusları daha çok Beykoz-Anadolu Feneri arasında görmek mümkün. Fakat bahar aylarında Kadıköy-Eminönü arasında da bu türleri görebilirsiniz.

Boğazların en küçük türü olan Muturların boyunun ancak 2 metreye ulaşabildiği, kilolarının ise 100 kilogramı geçmediği biliniyor. Diğer iki türde bulunan uzun gaga yapısı bu türde bulunmuyor. Vücut renkleri gri tonlarda olan bu türün üyeleri deniz yüzeyinde aktif olmadığı için boğazın en zor gözlemlenen türü olarak biliniyor. Deniz trafiğinden uzak olan bölgeleri tercih eden bu deniz memelilerinin küçük yapıları nedeniyle balıkçı ağlarına takıldığı da kaydediliyor.

HAYATLARI TEHLİKEDE!

Türkiye'de 1983 yılından beri tüm deniz memelilerinin avlanması yasak. Bu türler, 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile (Barselona ve Bern) koruma altında. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayımlanan Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’e göre Türkiye karasularında yunusların avlanması yasak. Ancak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye denizlerinde de yunuslar; yaşam alanlarının kaybı, deniz ve ses kirliliği, deniz trafiği, tesadüfî olarak balık ağlarına takılmaları ve kasti öldürme gibi tehditlerle mücadele ediyor. 

İBB, WWF, Yaban İstanbul ve Deniz Memelileri Araştırma Derneği’nin hazırladığı rehberde yunusların karşı karşıya kaldığı tehlikelere yer veriliyor: “Kıyılardaki yapılaşma, balık stoklarının azalması, kimyasal kirlenme, denizel çöpler, deniz trafiği, gürültü kirliliği, iklim değişikliği türler üzerinde davranış ve alan kullanımındaki değişimlerden, yaralanma ve ölüme kadar geniş çevrede olumsuz etkiler doğuruyor. Akdeniz Havzası gibi neredeyse kapalı olan bir havzada bu tehditlerin etki boyutları daha büyük. İstanbul Boğazı kültürel, stratejik ve ekonomik açıdan büyük öneme sahip. Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birbirine bağlayan tek su yoludur ve su yolu iki havzanın biyolojik dengesinde vazgeçilmez öneme sahip.”

 


ARŞİV