Antikacılar ve siyah beyaz geçmişimiz

Kadıköy’deki antikacı dükkânlarının her biri, yaşanmışlıklara adeta yeniden hayat veriyor, geçmişin üzerindeki siyah-beyaz perdeyi kaldırıyor

21 Kasım 2014 - 12:44
Aysel KILIÇ
Gözlükler, aksesuvarlar, çantalar, elbiseler, plaklar… Kim bilir kimlerin hayatlarına konuk oldular. Duvara asılmış taşlı kolye, acaba üst üste yığılı eski fotoğraflardaki hangi genç kadının boynunda ışıldadı... Ya eski radyolarda yükselen musikinin o güzel nağmeleri kimleri efkârlandırdı, kimleri duygulandırdı... Desenleri benzersiz fincan takımı eski bir Rum evinde mi konukları ağırladı, yoksa bir Türk konağında mı? Dönem filmlerinin ve dizilerinin en önemli aksesuvarları haline gelen eski eşyaları, eskiciler bin bir titizlikle muhafaza ediyor. Kadıköy’deki sıra sıra antikacı dükkânlarının her biri, yaşanmışlıklara adeta yeniden hayat veriyor, geçmişin üzerindeki siyah-beyaz perdeyi kaldırıyor.
O siyah-beyaz geçmişin izlerini Moda’daki antikacılarda aradık. İlk girdiğimiz antikacı dükkânı Sakız Sokak, 15 numarada. Bir sepetin içine konulan siyah-beyaz fotoğraflar karşıladı bizi. Kimisi tebessümüyle,  kimisi asker selamıyla, kimisi de gurbetin hüznüyle…  1930’lardan 70’lere kadar uzanan hayatlar… Sepetin içinden çekip aldığımız ilk fotoğraf,  23 Nisan 1936’da çekilmiş bir aileye ait.  Bir çiftin ellerinden tutan iki çocuk ve fotoğrafın arkasına belli belirsiz okunan bir el yazısıyla not düşülmüş:  “Ailemle Emirgan’da”.  Bir başka fotoğraf ise Ankara’da çekilmiş. Fotoğrafa 8 Haziran 1968 tarihi atılmış, “Ağabeyime ve yengeme sevgililerimle. Jale-Ruşen”  yazılmış. Fotoğraf sepetinden Almanya da çıkıyor. Bir gurbetçi Türk ailesinin 1960’ta çektiği bir fotoğraf…  Sepetlerden  en çok da 70’li yılların fotoğrafları karşımıza çıkıyor. Modern giyimli kadınlar tebessüm ederek poz vermiş…


“ATATÜRK’ÜN YANINDAKİ DEDEM”
Moda’daki ilk dükkâna giriyoruz. Sakız Sokak 15 numaralı dükkânın işletmecisi Taylan Başak, baba mesleğini yapıyor.  “Müşterilerimden eski döneme ait hikâyeler dinlemek beni mutlu ediyor. Bir kitapta bulamayacağınız tarihi, canlı olarak dinlemek çok güzel bir duygu” diyor ve ekliyor: “Dükkânın girişine Atatürk’ün çeşitli zamanlarda çektiği fotoğraflarını asmıştık. Buraya gelen bir kadın müşteri,  posterlere uzun uzun baktı, ‘Atatürk’ün yanındaki benim dedem’ dedi. Fotoğrafı aldı. Böyle hikâyelerle de karşılaşıyoruz, mutlu oluyoruz.”
  
“TEYZEMİN FOTOĞRAFLARINI BULDUM”
Taylan’ın babası Erkan Başak da hemen yan taraftaki Tellalzade Sokak’ta. Onun da antika dükkânı var. Erkan Başak eski bir kuyumcu olsa da 25 yıldır antikacılık yapıyor. 15 yıl eski tarihi değeri olan eşyaları toplamış, ardından dükkânını açmış. Başak yeni nesile sitemli:  “Yeni nesil öyle bir nesil ki, anne, baba, dede ölüyor, evlerin hatıralarla birlikte satıyor. ‘Bir hatıra da bize kalsın’ demiyorlar. Bu beni çok üzüyor.  Ben de bu pazarda sürprizle karşılaştım. Teyzeme ait fotoğrafları bu pazarda buldum, aldım eve götürdüm.”


YELDEĞİRMENİ’NDE BİR İLK
Antikacıların adresi Moda olsa da, bu uğraş Yeldeğirmeni’ne kadar uzadı. Karakolhane Caddesi’nde bulunan “Wind Mill”, Türkçe ismiyle, “Yeldeğirmeni” buranın tek antikacısı. Sahibi Aldoğan Kemaloğlu, “Aslında yaptığım iş ne antikacılık ne de eskicilik, ben ikinci el eşya satıyorum” dese de, diğer antika dükkânlarından farkı yok. Kolyeler, gözlükler, eski tablolar, kürk mantolar, kartpostallarla süslenmiş bu dükkân bizi eski zamanlara, eski hayatlara götürmeye yetiyor. Eski bir banka müdürü olan Kemaloğlu’nun bu işe başlaması hayli ilginç olmuş: “Hanımın evde hiç kullanmadığı ama büfesinde sakladığı eşyaları ufak ufak dükkâna getirmeye başladım. Sabahları evden çıkınca elimde bir poşetle buraya geliyordum.  En sonunda Hanım bu işin farkına vardı. ‘Her gün bir poşetle gidiyorsun, nedir bakacağım’ dedi. Baktı ki evdeki eşyaları götürüyorum ve bu işi çok seviyorum, ses çıkarmadı. Mahalleli de ilgi duyunca işi büyüttüm. Eski yapılara, tarihe, eşyalara meraklı biriyim. Bu eski eşyaların içinde yaşamak bana mutluluk veriyor."

ARŞİV