Anne-oğul Ayvalıtaş'lar için anıt mezar

İki kardeşin, Uykusuz Dergisi’nin kapağından ilham alarak yaptığı Mehmet-Fadime Ayvalıtaş Heykeli, ölüm yıl dönümünde anne-oğlun mezar başına konulacak.

04 Aralık 2014 - 13:36
Semra ÇELEBİ

Gezi direnişinin ilk günlerinde oğlu Mehmet Ayvalıtaş’ı yitiren Fadime Ayvalıtaş, bu acıya daha fazla dayanamamış, 13 Aralık 2013 günü son nefesini vermişti. Üzerinden tam bir yıl geçti ama Gezi’nin çocukları ne onu ne de oğlu Mehmet’i unuttu…

Biri grafik tasarımcısı diğeri heykeltıraş iki genç kardeş; Gökçe ve Deniz Cantürk, kendi imkânları ve dayanışmayla, Mehmet ile Fadime Ayvalıtaş’ın mezar başına konmak üzere bir heykel yaptı. Bodrum’da yaşayan Deniz Cantürk’ün yaptığı heykel İstanbul’a getirilerek, Ayvalıtaş’ın ölüm yıldönümü olan 13 Aralık’ta Çekmeköy’deki mezara yerleştirilecek.

Gökçe Cantürk, heykeli yapmaya nasıl karar verdiklerini şöyle anlatıyor: “Fadime Ayvalıtaş’ın ölümü herkesi olduğu gibi bizi de çok etkilemişti. Çünkü evladını, bizim de aktif olarak içinde bulunduğumuz bir halk ayaklanmasında kaybetmiş annenin, her röportajında acısını gözlerinden okumak mümkündü. Bu çok etkileyiciydi ve bizde hep bir sorumluluk duygusu uyandırıyordu. Ve ne yazık ki dayanılamaz bir acının getirdiği sonla, hepimizin annesi olan Fadime anneyi kaybettik. Bunun ardından, 19 Aralık 2013’te Uykusuz dergisinin kapağında Hakan Karataş’ın bir çizimi yer aldı. Fadime Ayvalıtaş’ın oğlu Mehmet’in mezartaşına sarıldığı, çok anlamlı bir çizimdi bu. Daha sonra sosyal medyada çok konuşuldu ve Harun Karanfilci tarafından ‘Uykusuz’da yayınlanan Mehmet ve Fadime Ayvalıtaş’ın mezarını gerçekten yapacak bir heykeltıraş çıkar mı acaba?’ diye bir tweet atıldı. Deniz’le konuştuk ve hemen bu işi gönüllü yapmak istediğimizi ilettik. Bu süreç de bu şekilde başlamış oldu.”

 

SON BİR AYDA BİTTİ
Heykeli yapmaya karar verseler de hemen başlamamışlar. O duyguyu yakalamak için ailelerle iletişime geçmişler. Hatta İzmir’de yaşayan Gökçe Cantürk, ailelerin duygularını daha iyi anlayabilmek için İstanbul’a taşınmış, onların fikirlerini ve isteklerini dinlemiş. Sonra da bunları ağabeyi Deniz Cantürk’e iletmiş. Hemen işe koyulan Deniz, heykeli bir ayda bitirmiş. Bu süreçte en büyük desteği ise Zeynep Altıok ve Harun Karanfilci vermiş. Sosyal medyadan haberi alan binlerce insan da manevi desteğini esirgememiş.
 
AİLENİN KORKULARI VARDI
Ayvalıtaş ailesinin heykele yaklaşımı ise başta temkinli olmuş. Gökçe Cantürk ailenin tepkisini şöyle anlatıyor: “İzmir’den İstanbul’a geldiğimde ilk işim Fadime Ayvalıtaş’ın kırk yemeğine gitmek oldu. Orada aileyle yüz yüze konuştuk. Mehmet’in abisi Muharrem ile çok güzel diyalog kurduk. Aile bu samimiyeti aldıktan sonra heykelin tüm yapım aşamasında ortak kararlar alarak ilerledik. Bütün ailelerde olduğu gibi onların da bu konuda korkuları vardı. Muhtemelen gerçekten samimiyetle ve çıkarsızca bu işi yapıp yapmayacağımızı da defalarca düşünmüşlerdir. Fakat ilerleyen dönemde o kadar sık görüşmeye ve konuşmaya başladık ki, şu an Muharrem’le gerçek birer dost olduk. Hayatımızdaki tüm olumsuzluklarda birbirimize hep destek oluyoruz.”

 

BİR İŞÇİ SPONSOR OLDU
Tabi her şey bu kadar yolunda gitmemiş. Heykelin yapılmasına sponsor olan iki kişiden biri vazgeçince, devreye bir işçi girmiş ve onun desteğiyle heykelin yapımı tamamlanmış:
“İlk etapta sosyal medyada duyurularımızı yaptığımızda bize iki kişi sponsor oldu. Biri mezarın baş kısmı olarak nitelendirdiğimiz ve bizim yaptığımız heykele, diğeri ise mezarın etrafındaki mermer alana. Bize sponsor olan kişi malzeme masraflarımızı anında iletti. Diğer kişi ise maalesef sonradan sponsorluktan vazgeçti. Hal böyle olunca, zaman da kısıtlıydı, biz yeniden sosyal medyadan duyuru yaptık ve ben o gün içinde bir mail aldım. Mailde şöyle diyordu; ‘Fadime ana anıt mezar mermer düzenlemesi sponsorluğu için ne kadar bir bütçeye ihtiyaç var, ben maaşlı çalışanım ve reklam için de yapmıyorum, bütçeme uyarsa ben yaptırmak isterim’. Maile gerçekten utanarak cevap verdim. Kendisine gerekli meblağı ilettim. Açıkçası bizim beklentimiz Gezi döneminde aktif olan bir sanatçı ya da iş adamından bir teklif geleceği yönündeydi. Fakat maaşlı çalışan bir işçi, belki dişinden tırnağından artırdıklarıyla gönüllü olmak istiyordu. Daha sonra bu beyefendi o gün içinde hemen mezarcıyla görüşerek ödemesini yaptı ve mezar çalışmasını başlattı. Kendisi isminin duyurulmasını istemediği için de bunu aile dâhil kimseyle paylaşmadık.”

 

 


ARŞİV