Abdülaziz Av Köşkü'nün hazin hikâyesi

Birinci Derece Doğal Sit Alanı olan Validebağ Korusu içerisinde yer alan Abdülaziz Av Köşkü’nün hangi tarihte yapıldığına dair farklı görüşler bulunmaktadır

06 Ağustos 2015 - 14:59
Birinci Derece Doğal Sit Alanı olan Validebağ Korusu içerisinde yer alan Abdülaziz Av Köşkü’nün hangi tarihte yapıldığına dair farklı görüşler bulunmaktadır. İbrahim Hakkı Konyalı’ya göre köşkün üstüne asılı levhada “Abd-ül-Aziz Köşkü 1856” yazmaktaydı, dolayısıyla köşk bu tarihte yaptırılmış olup, mimarı da Balyan Kalfa’dır. (Ancak köşkün Abdülaziz tahta çıktıktan sonra 1866 yılında yaptırıldığını iddia eden kaynaklar da bulunmaktadır.) Ok atmaya, ata binmeye ve avlanmaya meraklı olduğu bilinen Sultan Abd-ül-Aziz’in ava geldiği zaman bir şiir kadar güzel olan bu kasırda hazırlandığı ve dinlendiği Konyalı tarafından belirtilmektedir. Dört tarafı revakla sarılı, cephesi kalem işiyle bezeli, tek katlı ahşap bir yapı olan köşkün ana giriş kapısı İsmail Paşa Caddesi (bugünkü adıyla Tophanelioğlu Caddesi) tarafındandır. Yapının ön giriş kapısının iki tarafında yer aldığı belirtilen devrinin süsleriyle süslenmiş iki tunç fener günümüzde yok olmuştur.
Yapı on adet pencereden bol ışık alır. Üst pencereleri renkli camlıdır. Kasırdan arkaya açılan kapının önünde mermerden yapılmış bir havuz vardır. Osmanlı’da önemli bir yeri olan okçulukta rekorların kırıldığı menzilleri belgelemek için dikilen nişan taşlarından ikisi de havuzun birkaç metre ilerisinde, yapının sağ ve sol taraflarında yer almaktadır. Binanın giriş holünün sağında mermer abdesthane, solunda içinden köşk şirvanına çıkan merdiven bulunan bir oda bulunmaktadır.  Şirvan, önü parmaklıklı yatak yapmak için kullanılan özel bir yerdir. Konyalı, bu özel bölümün saz heyeti tarafından kullanılmakta olduğu rivayetlerini doğrulamaz.
Günümüzde giriş holünün sağ ve sol tarafındaki bölümlerde mermer lavabolar görülmektedir. Holden girilen salonun sağ köşesinde minicik şömineye benzeyen İtalyan çinilerle süslü bir kahve pişirme ocağı, sol köşede ise mermer yalaklı bir çeşme bulunmaktadır.  Çeşmenin üstünde silindir şeklinde büyükçe bir değerli doğal taş yer almaktadır. Salonun zemini renkli çini döşelidir. Duvarlar pembe tonlarında göz alıcı İtalyan çinisi geniş panolar ve zümrüt yeşili çini bantlarla kaplanmıştır.

KÖŞK NASIL KULLANILACAK?
Bulunabilen eski fotoğraflara baktığımızda Av Köşkü’nün çok sayıda tadilat ve tamirat geçirdiği anlaşılmaktadır. Ancak nelerin orijinal olarak korunduğunu bilebilmemiz imkânsız gibidir. Tarihi eser statüsündeki Av Köşkü’nün nasıl kullanılacağı konusunda da bir vizyon eksikliği süregelmektedir.
20 Haziran 1995 tarihli Milliyet Gazetesi haberinden Av Köşkü’nün Eğitim Lokali olarak açılışının yapıldığını, bu arada tarihi köşkün eşyalarının yağmalanmış olduğunun anlaşıldığını, çini soba, kristal avize, çeşme musluğu gibi eşyaların ortadan kaybolduğunu öğreniyoruz. Ardından, İstanbul III numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 25.04.1996 tarih ve 8006 sayılı kararıyla Abdülaziz Av Köşkü devrinin önemli mimari özelliklerini üzerinde bulundurması nedeniyle I. Grup Kültür Varlığı olarak tescil ediliyor.
21 Haziran 1999 tarihli Hürriyet Gazetesi haberi Köşkün İzci Müzesi olarak kullanılmaya başlandığını duyuruyor. İzciler tarafından kullanılan ocak, battaniye, trampet, üniforma, flama gibi izci eşyaları, izci pulları ve albümleri köşkün içerisine serpiştirilerek Türkiye’nin ilk izci müzesi olarak lanse ediliyor. Halk hiçbir zaman açık olmadığı için daha bu müzeyi bile gezmemişken, geçtiğimiz yıl Av Köşkü yeni bir restorasyon geçiriyor ve kısa bir süre önce kapısından “İzci Müzesi” tabelası kaldırılıp bu sefer de yerine “Yazarlık Atölyesi” tabelası konuluyor. İçerisi Av Köşkünün ruhuna uymayan sıradan masa ve sandalyelerle tıka basa doldurularak sınıf haline getiriliyor. Tarihi bir değeri korumak yerine kullanmaya öncelik veren bir zihniyet ile hareket edildiği açıkça görülüyor. Oysaki bu güzel yapının, Validebağ Korusu’nun tarihini ve bugününü yansıtan bir müze olarak değerlendirilmesi düşünülemez miydi?

ARŞİV