Ergenlikte zihinsel, bilişsel, psikolojik ve fizyolojik bir değişim yaşandığı için bu sürecin zorlayıcı olduğunu ifade eden Psikolog Meltem Arı Öztürk, çocuğun kendini tanımaya çalıştığını, “Ben kimim?, Ne olacağım?, Ne istiyorum?, Nelerden hoşlanıyorum?” gibi sorular sorarak kendini arayış içinde bulduğunu söyledi. Çocuğun duygusal olarak karmaşa yaşadığı bir dönem olduğunu belirten Öztürk, “Çocuk birgün çok mutlu olurken ertesi gün çok depresif olabilir. Bir anda heyecanlanabilir. Çocuk ailenin kendisi ile uyumlanmasını bekliyor. Diyor ki ben duygusal olarak çalkantılı bir dönemdeyim. Mutluysam bana uyumlan, mutsuzsam benim duygularımı anla. Beğenilme arzusu ve ben burdayımı gösterme çabası içinde oluyor. Diyor ki ben varım, benim düşüncelerim var. Beni görün. Çocuğa duygularını anlayan bir çerçeveden yaklaşmak gerekiyor. Çocuğun duygularını anladığımızda çocuk da duygularını reddetmek yerine kabullenmek yoluna gidiyor.” dedi.
“SINIRSIZLIK ÇOCUĞU RAHATSIZ EDER”
“Ergenlikte çocuğu duygusal olarak desteklemek ama sınır da koymak gerekiyor.” diyen Psikolog Öztürk, şöyle devam etti: “Bebek doğduğu andan itibaren düzen ve disiplin seviyor. Emeceği saatin belli olması gibi. Dolayısıyla da ergenlikte de sınır istiyor. Sınırsızlık çocuğu rahatsız ediyor. Ama bu sınırlılığın içinde özgürlük de olmalı. Denge kurmak lazım.” diyerek iletişim kurarken önem verilmesi gereken noktalara işaret etti.
Anne ve babanın çocuğu ile oyun oynamasını ve vakit geçirmesini ama anne ve baba rolünü de kesinlikle bırakmaması gerektiğini söyleyen Öztürk, “Benim çocuğum ergen ben onunla arkadaş olmalıyım tavrı doğru bir tavır değil. Çünkü size arkadaşı gibi davranacak ve sürekli onay bekleyecek. Anne ve baba olarak çocuğun arkadaş seçimine fırsat vermekle birlikte kontrol de etmek gerekiyor. ‘Dışarı kiminle çıkıyorsun? Bu arkadaşın kim? Hadi gel bugün kahve içiyoruz o arkadaşını da davet edebilirsin.’ gibi bir diyalog kurulabilir. Bu sayede birlikte vakit geçireceksiniz ve arkadaşını tanıyacaksınız.” şeklinde konuştu.
“DEPRESYONA SEBEP OLUYOR”
Sosyal medyada gerçek olmayan bir dünya olduğunu dile getiren Meltem Arı Öztürk, sosyal medyanın tehlikeli tarafına şöyle dikkat çekti: “Herkes orada mutlu. Böyle bir algı var. Gerçek dünyadan kopuluyor. Hayattaki diğer şeylerden haz alınmamaya başlanıyor. Bu depresyona sebep oluyor. Gerçeklik durumunu çocuğun algılanmasına destek olmak gerekiyor. Sosyal medyayı sınırlandırmak gerekiyor.”
“BİR SON DEĞİL BAŞLANGIÇ”
Çocuklar ergenlik döneminde sınav stresi ile de baş etmek zorunda kalıyor. Eğitim Danışmanı Nazan Fettahoğlu da bu konu üzerinden yol gösterici bilgiler paylaştı.
Ergenlik döneminde çocukların Liselere Geçiş Sınavı’na (LGS) hazırlandığını dile getiren Fettahoğlu, sınava çok anlam yüklenmemesi ve bir son gibi düşünülmemesi gerektiğini söyledi: “Bazen anne ve babalar dünyanın sonuymuş gibi yaklaşıyor. Hayır. Bir son değil. Bir başlangıç. Anneler ve babalar sınavı kendilerine ait bir hazırlık süreci olarak görüp bir ajanda oluşturuyorlar. Bunu yapmamalılar. Kendi isteklerini bir kenara bırakıp çocuk ortaokul hayatı boyunca ne öğrenmiş, ne biliyor ona bakmamalılar. Matematikte ve fen bilimlerinde seviyesi nasıl. Onları analiz etmeleri gerekiyor. LGS’ye hazırlık sürecinde iyi başlayıp sonra ivmenin yılın ortasında aşağı düştüğü öğrenciler oluyor. Anne ve babalar hemen panik oluyor. Panik olmadan neden aşağı doğru iniyor ona bakmak lazım. O yüzden çocuğumuzu tanıyalım, çocuğumuzun ne öğrendiği ile ilgilenelim. Bunun için de çocukla ve okul ile iletişim içinde olalım.”