Yıkımın altında yaşam: İstanbul'un Kuşları

İstanbul’un 500 yıllık kuş tarihine kaynaklık eden “İstanbul’un Kuşları”nı kitabın yazarlarından Süreyya İsfendiyaroğlu ile konuştuk. İsfendiyaroğlu, “Eğer İstanbul yeşil alanlarını, ormanlarını, kumullarını ve sulak alanlarını koruyamazsa şüphesiz İstanbulluyu çok yalnız bir gelecek bekliyor” diyor

13 Mayıs 2022 - 10:31
Önemli kuş göç yollarına ev sahipliği yapan İstanbul’da, betona ve mega projelere rağmen yüz binlerce kuş kentin gökyüzünü, çayırlarını, tarlalarını ve kıyılarını renklendiriyor. Son 10 yıldır özellikle Kuzey Ormanları’nın uğradığı ağır tahribat burada yaşayan kuş türlerini olumsuz etkilemeye devam ediyor. Sesleri ve renkleriyle kentte var olma mücadelesi veren kentin kuşları şimdi de yeni projelere karşı direnmek zorunda. Kanal İstanbul projesi de bunların başında geliyor. Peki kuşları daha yakından tanırsak onları koruyabilir miyiz?  İstanbul’un doğasını ve kuşlarını tanımanın, onları korumanın da en önemli adımı olduğu düşüncesinden yola çıkarak hazırlanan “İstanbul’un Kuşları” kitabı tam da bu soruya cevap niteliğinde. Süreyya İsfendiyaroğlu, Ahmet Karataş, Zeynel Arslangündoğdu ve Ömral Ünsal Özkoç tarafından hazırlanan İstanbul’un Kuşları kitabı kentin 500 yıllık kuş tarihine kaynaklık ediyor.

Kitapta, kuşlar hakkında detaylı tanımlamalar dışında, kuş seslerini de tanıyabilmek için metinlerde bir karekod yer alıyor. Bu kod üzerinden kuşların dünyada görüldüğü yerlerde doğa severlerin kaydedip paylaştığı, üreme ve üreme dışı zamanlarında aynı kuş türlerinin çıkardığı farklı sesleri dinleme fırsatı sunuluyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan bu çalışma günümüze kadar kaynaklara ve bilimsel veri tabanlarına geçmiş 397 kuş türünü tüm detaylarıyla anlatırken, gökyüzünde uçmuş tüm kuşları tanıtan, kentin doğasını anlatan temel bir kaynak niteliği taşıyor. Ulaşılabilen en eski tarihî kaynaklardan güncel veri tabanlarındaki yakın tarihli gözlemlere kadar tüm kayıtların incelenmesiyle hazırlanan kitapta, İstanbul hakkında kuş listeleri hazırlamış seyyah ve bilim isimlerinin yapıtlarında, satır aralarında kaybolmuş bazı nadir türlere ait detaylara da yer veriliyor. İstanbul Kuş Rasathanesi Derneği Başkanı ve yaban hayatı uzmanı Süreyya İsfendiyaroğlu ile kitabın hazırlanış sürecini ve İstanbul’un kuşlarını hangi tehlikelerin beklediğini konuştuk.

NEYİ KAYBETTİĞİMİZİ BİLİYOR MUYUZ?

İlk olarak kitabın hazırlanış sürecini konuşalım istersiniz.

Bu çalışma, İstanbul'u koruma ve kaybettiklerimizi ileride yerine koyabilme ihtiyacından ortaya çıktı. İstanbul kuşlarıyla ilgili kuş listeleri, yakın yıllarda çıkan derleme kitaplar ve raporlar bulunuyordu. Ancak bu yayınlar yakın zamanda vatandaş bilimiyle toplanan veri tabanlarının yorumuna dayalı ve daha çok güncel duruma dair bilgi veren çalışmalardı. Oysa İstanbul 20 yıllık veriyle yorumlanamayacak kadar köklü bir şehir. İstanbul’un Kuşları kitabında, 1960’lı yıllarda Alemdağ Ormanlarının tıraşlanması, temeli 1919'da atılan Sütlüce Mezbahası’nın faaliyete geçmesi, Kağıthane Çayırı’nın geçmişteki peyzajı gibi olguları da değerlendirerek tarihi İstanbul peyzajı ve bu alanda yaşayan kuşları anlatıyoruz. Böylece İstanbul’a son yüzyılda yapılan insan müdahaleleri, burada hangi kuş türlerinin yok edildiğini tarihsel tanıklarıyla ortaya koyuyoruz.

Yılan Kartalı 

Fotoğraf: Ahmet Karataş

Kitaba katkı sunan çok sayıda araştırmacı, yazar ve fotoğrafçı var. Bu birlikteliği nasıl sağladınız?

Uzun yıllardır Magma dergisinde ve kuşların korunmasıyla ilgili birlikte çalıştığım insanlardan oluşan, uyumlu bir ekipti. Bu işin zorlu olacağını ve çok zaman alacağını biliyorduk. 2021 başında proje onaylandığında daha ufak bir ekiple yola çıksak da özellikle konuların kapsamlı olması ve metinlerin sahip olmasını istediğimiz kalite, ekibi genişletmemize, İstanbul’da kuş göçü, kuş anatomisi, bilim tarihi, kent mimarisi gibi alanlara odaklanarak türleri ve konuları irdelememize imkân tanıdı.

Elmabaş

Fotoğraf: Ahmet Karataş

Tamamı nitelikli araştırmacı, bilim insanlarından oluşan ekibimizle İstanbul’daki kuşlara dair insanların merak edeceği birçok konuya değindik. Ömral Ünsal Özkoç'un hazırladığı kuş evrimi, kuş anatomisi, dağılımları gibi temel konulara son derece vakıf olması, Prof. Dr. Zeynel Arslangündoğdu'nun İstanbul’un önemli kuş alanları ve yatırım projelerine dair öngörüleri, kuş göçü çalışmalarına dair bilgisi, Prof.Dr. Ahmet Karataş'ın bilim tarihi, taksonomi konusunda önemli bir otorite olması gibi bir dizi etken kitabı kuş kitabından ziyade temel bir kaynak eser boyutuna taşıdı. Kuş fotoğraflarının tamamına yakını da Ahmet hocanın objektifinden, dışarıdan az sayıda fotoğraf aldık. Bir de bize tasarımda ve metin redaksiyonunda sürekli destek olan Oktay Uludağ ve Oma Oma medya ekibi vardı. Bilimsel metinlerle yetinmeyip her türe dair ilginç bilgiler içeren spotlar da hazırladık.

Fotoğraf: Tolga İldun

397 KUŞ TÜRÜ YER ALIYOR

İlginç bilgiler neler mesela?

Mesela kargaların kaç yıl yaşadığını bu kitapta öğrenebilirsiniz. Ayrıca farklı kuş türlerinin vatandaş bilimiyle toplanmış farklı bölgelerdeki ötüşlerini kitaptaki karekodlar aracılığıyla seçip dinleyebilirsiniz. Bu açıdan da kökleriyle yükselip geleceğe selam veren bir yayın oldu.   

Ak Kumkuşu

Fotoğraf: Ahmet Karataş

Kapsamlı bir kitap ortaya çıkmış. Hem kuşları merak edenler hem de uzmanlar için arşivlik bir kaynak diyebiliriz. Kaç kuş türü yer alıyor bu kitapta?

İstanbul’un Kuşları, günümüze kadar kaynaklara ve bilimsel veri tabanlarına geçmiş 397 kuş türünü tüm detaylarıyla anlatıyor. Bu rakam, Türkiye’de gözlemlenen toplam 486 kuş türünün yaklaşık yüzde 80’ine denk geliyor.

“Kanal İstanbul projesinin geçtiği ve etki alanı içerisinde kalan bölgede 280 kuş türünün yaşadığı tespit edildi.”

Fotoğraf: Turgut Tarhan

“DİSTOPYAYA DÖNÜŞMEK ÜZERE”

İstanbul'un kuşlarıyla ilgili tarihsel bilgiler verirken, gelecekle ilgili de endişelerinizi paylaşıyorsunuz. İstanbul'da kuşların geleceği ne durumda?

İstanbul’un kuşları tarihte hiçbir dönem görmedikleri bir çaresizlikle karşı karşıya. Özellikle kentsel yeşil alanların son yıllarda tahrip edilmesi, boğaza yakın tepelerin devasa yapılarca betonlaşması. Çamlıca tepeleri bile keyfi kararlarla tahrip ediliyor. Validebağ Korusu gibi bir kent mirasını sürekli sağından solundan tahrip ediyorlar. Bunlar küçük ölçekte devam ederken İstanbul'un kuzeyinde otoyolla artan açık bir yapılaşma baskısı söz konusu. Tarım yapılan ve İstanbullunun nefes aldığı alanların çoğu konut projelerine kurban ediliyor.

İstanbul’un kuzeyindeki makilikler göçmen kuşların benzin deposudur, özellikle sonbaharda Karadeniz’i geçen yorgun ötücü kuşlar bu bölgedeki yalancı makilerde beslenir. Yalancı maki dediğimiz yer, açık büfe restoran gibidir; koca yemişler, böğürtlenler... Tarım ve orman alanlarında yaşama tutunmaya çalışan böcekler gene bu bölgeden göç eden böcekçil kuşları besler. Bu ötücü kuşlarla ve diğer başka omurgalılarla beslenen yırtıcılar da İstanbul'un Kuzey Ormanları’nda avlanır. Mesela Riva’da Kilyos’taki tarım alanlarında on binlerce leylek geceyi geçirir, kurbağa ve yılanları avlar. Eğer İstanbul yeşil alanlarını, ormanlarını, kumullarını ve sulak alanlarını koruyamazsa şüphesiz İstanbulluyu çok yalnız bir gelecek bekliyor.

Ömerli Havzası

Fotoğraf: Turgut Tarhan

Kanal İstanbul’la ilgili ayrı bir parantez de açılmış kitapta. Bu projenin nasıl bir etki yaratacağını söyler misiniz?

Kanal İstanbul projesinin tamamlanması halinde İstanbul bir beton adası haline gelecek. Su kuşlarının düzenli kışladığı Küçükçekmece Havzası’nın yapısı radikal bir şekilde değişecek. Bu bölge kuşlar için önemli bir kışlama alanı olma özelliğini de kaybedecek. Batı İstanbul meraları ve onun içerisinde yer alan Alibeyköy su havzası da tamamen tahrip olacak. Bu bölgede yaşayan kuşların yanı sıra birçok nadir kelebek ve bitki taksonu kaybolacak. Su kuşlarının düzenli kullandığı bu alanlar, radikal bir şekilde değişecek ve kışlayan kuş popülasyonları açısından sahip olduğu önemi kaybedecek. İnşaat nedeniyle kıyı şeridi de geri dönülemeyecek şekilde tahrip edilecek. Özellikle kuzeyde Karaburun ve Yeniköy Kanal İstanbul'un Karadeniz ağzında yer alan, sık ziyaret edilen kuş gözlem noktalarıdır. Burada uzun vadede betondan ve deniz kirliliğinden başka hiçbir şey kalmama tehlikesi artık bir hayal değil ve tüm canlıları baskılayan bir distopyaya dönüşmek üzere.

Terkos (Durusu) havzası üzerinde yaratacağı baskı da şimdiden aşikâr. İstanbul kanalının cazibe merkezi haline gelmesi, İstanbul’un en önemli su havzasını da tahrip edecek. Karadeniz ve Marmara'daki deniz kuşu popülasyonlarının nasıl etkileneceği konusu ise henüz tam olarak öngörülmüyor. İstanbul'un doğasının bu kadar tahribat ve belirsizliği kaldırması ise bence mümkün değil.

 

 

 


ARŞİV