“Kadıköy özgünlüğünü kaybetmekte”

Kadıköy apartmanları üzerinden kentsel dönüşümü sorgulayan mimar Elif Akman, “Giderek aynılaşan ve tek tipleşen konutlarıyla Kadıköy özgünlüğünü kaybetme tehlikesini yaşıyor” diyor

23 Kasım 2020 - 15:45

Kadıköy’de doğdu. Lise eğitimini aldığı Beyoğlu ve oranın hızlı değişiminden etkilenip, mimarlığa ve kentsel sorunlara ilgi duymaya başladı. Sonra da mimar oldu. Kadıköy’e karşı hissettiğim aidiyet ve dönüşümlerden duyduğu rahatsızlık, onu Kadıköy’ü akademik anlamda incelemeye yöneltti. 

Kadıköylü genç mimar Elif Akman ile konuştuk.

  • Sizi tanıyalım önce.

1996 Kadıköy doğumluyum. Bağdat Caddesi aksında 60’lar yapısından, kentsel dönüşüm yapılarına kadar farklı dönemlere ait konutlarda yaşadım. Mimarlığa duyduğum ilgi ve kentsel sorunları gözlemleyişim 2010-15 yılları arasında Galatasaray Lisesi’nde Beyoğlu’nda okumamla başladı. 2010’da dünyasına girdiğim Beyoğlu, 2015’te çıktığımda bambaşka bir çehre almıştı. Bununla beraber 2012’de yürürlüğe giren 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası ile de yaşam alanımız hızlı ve konforsuz bir dönüşüm sürecine girdi. Ardından 2015 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Mimarlık Bölümü’nü kazandım. Lisans eğitimim süresince İstanbul’a akademik bir çerçeveden bakmaya çalıştım. Sorunlara, çözümlerini arayan bir bakış açısı ile yaklaşmayı hedefledim. Diploma Projem sayesinde İstanbul Mimarlık ve Şehircilik Araştırmaları Akademisi - AURA İstanbul'dan Venedik Mimarlık Bienali Seyahat Bursu ve Sertifika Programı Katılım Ödülleri aldığımda AURA İstanbul ile yolum kesişti. 2020 yılı Bahar Dönemi için Cem İlhan ve Devrim Çimen tarafından belirlenen "Metrotopya: Metropolde Alternatif Yaşam/ Mekân Tahayyülleri" teması kapsamında araştırma tabanlı bir proje ile Kadıköy’ü mercek altına aldım.

  • Çalışmanız için neden Kadıköy’ü seçtiniz?

 Bir Kadıköylü olarak Kadıköy’ün var olan ve kaybetmekte olduğunu düşündüğüm potansiyellerini incelemek, yalnızca konut ve rant odaklı dönüşümlerle yıllarca geçirdiği dönüşümü araştırmak beni hem Kadıköy’e bağlılığım açısından heyecanlandırdı hem de süreç boyunca akademik anlamda besledi.

  • Bu çalışmanızı “Metrotopya: Metropolde Alternatif Yaşam/ Mekân Tahayyülleri” teması altında yaptınız. Bu tema hakkında bilgi verir misiniz?

Yürütücülerinin ağzından “Geleceğin yaşamları şehirlerde, metropollerde hayat bulacak. Bu gerçeklik bizi kadrajımızı metropollere odaklamak ve onlara alternatif merceklerle bakmak konusunda uyarıyor” cümlesiyle özetleyebilirim. Bu kapsamda 18 katılımcının her biri kendi geçmişinden, ilgi duyduğu ve araştırmasını derinleştirmek istediği alanlardan yola çıkarak tema kapsamında konularını belirledi. Temanın keskin sınırları olmadığı gibi her katılımcının sınırlarını daraltıp genişletebildiği bir yaklaşım izlendi. İçinde bulunduğumuz İstanbul Metropolünün sorunlarını ve gelişimini, özellikle küresel ekonomik ve politik olaylar ekseninde, ortak okumalar yaparak inceledik. Daha sonra kendi konularımıza bu bakış açısı ile yoğunlaştık.

“DÖNÜŞÜMLERİN BÖLGESİ KADIKÖY”

  • “Apartman ve Sokak Kesiti Üzerinden Yaşamı Anlamak: Kadıköy Örneği”, çalışmanızın başlığı. Bu başlık, ne ifade ediyor? 

Çalışmaya ilham kaynağım Fransız “Magasin Pittoresque” karikatür dergisinde 1845 yılında yayımlanan Paris Apartman Kesiti İdi. Çizim o dönemin ‘Hausmann Dönüşümü’ olarak da bilinen kentsel dönüşümünden sonraki apartmanlardan birinden geçen hayali ve karikatürize edilmiş bir kesit. Aslında o insanların yaşamından bir kesit. Dönüşümü eleştirmek için kuvvetli bir araç olarak kullanılıyor. Aynı yaklaşımla dönüşümlerin bölgesi Kadıköy’ü ele alabileceğimi düşündüm. Adı üzerinde kesiti yaşamı anlamak için bir temsil yöntemi olarak ele aldım.

  • Bu bir araştırma çalışması. Tam olarak neyi/neden araştırdınız?

Bu araştırma çalışmasına genelden özele giden bir yaklaşımla öncelikle apartmanlaşmanın sebeplerinin ve tarihsel gelişiminin okumasını yaparak başladım. Dünyadaki apartmanlaşmayı, tekil ve kentsel ölçekteki örneklerini inceleyerek ele aldım. 19. Yüzyılda Avrupa’daki sanayileşme ile birlikte Paris, Barselona, Londra, Berlin gibi metropollerin değişen çehresini, nasıl dönüştüklerini araştırdım. Bunun ardından Türkiye’deki apartmanlaşma sürecini mercek altına aldım. İlk gayrimüslim apartmanlarından günümüz rezidans konut, AVM konut projelerine varan bir süreci mevzuat-mekân ilişkisi özelinde anlamaya çalıştım. 

Daha sonra kendime araştırma bölgesi olarak Kadıköy’ü seçtim. Burası, farklı semtlerinde farklı tipolojiler/ konut tipleri barındırmasından dolayı odaklanmak için uygun bir bölgeydi. Kadıköy’e karşı hissettiğim aidiyet ve dönüşümlerden kişisel olarak duyduğum rahatsızlık da seçimimde etkili oldu. 6 bölgesinin (Yeldeğirmeni, Moda, Bağdat Caddesi, Minibüs Caddesi Üstü, Acıbadem/Koşuyolu ve Fikirtepe) sokaklarından kesitler alarak hem sokak yaşantısını, hem bina/sokak ölçeğini ve boyutlarını, hem de konut içi yaşamı gözlemledim. 

  • Nasıl bir süreç izlediniz? 

Araştırma dönemi fiziksel ortamda Şubat ayında başladı ancak pandemiden dolayı araştırmanın kalanına evden karantina koşullarında devam ettik. Çevrimiçi görüşmelerle  yürütücülerimizle iletişime geçtik. Genellikle online kaynaklardan, evimize sipariş ettiğimiz kitaplardan yürüttük çalışmayı. Araştırma için sahaya inemediğimiz bu süreçte bir anket çalışması yapmayı uygun gördüm. Kadıköylülere ulaştırdığım bu online anket ile 18 semtten 67 katılımcıya erişerek yeterli sayılacak veriye eriştim. Özellikle öznel cevaplar aradığım bu anket katılımcı Kadıköylülerin yaşam alanlarından memnuniyeti, güven hissi, istekleri ve beklentilerini öğrenmemi sağlayarak araştırmamı besledi ve kesitlerimi şekillendirdi.

(Yeldeğirmeni)

  • Türkiye’deki ilk apartmanların ihtiyaç değil de gayrimüslimlerin Avrupa’daki apartman özlemi/ isteği sonu yapıldığını söylüyorsunuz. Kadıköy’de apartmanlaşma nasıl olmuş?

Okumalar sonucunda Avrupa genelinde özellikle Paris apartmanlarına ve Paris’in oluşan yeni çehresine duyulan ilgi ve beğeni sonucunda apartmanlaşma örneklerinin olduğunu tespit ettim. İstanbul Pera bölgesi de genellikle bu çerçevede ilk apartmanlarını üretmiş. Ancak Kadıköy’de ilk apartmanlar ihtiyaç dahilinde Yeldeğirmeni’nde gözlemleniyor. 1908’de Haydarpaşa Garı’nın inşaatında çalışan işçilerin barınma ihtiyacını karşılamak üzere bitişik nizamlı 3-4 katlı apartmanlar inşa edildi. Bugün semtin ilgi ve turist çeken dokusunun temeli 20. yüzyıl başında atıldı.

 (Akman'ın araştırmasından:Moda Caddesi)

 “KADIKÖYLÜ TARİHİNİ SAHİPLENMİYOR”

  • Bir yandan ‘Kadıköy her zaman dönüşüme kucak açmıştır’ diyorsunuz, bir yandan da ‘Kadıköy bir çok nitelikli yapısını dönüşüme kurban etmiş’ diyorsunuz.  Örnek verir misiniz?

Kadıköy özellikle 20. yüzyıl sonrası yoğun yapılaşma görülen bir bölge. Bu tarihten önce ahşap köşkler, sayfiye evleri, yazlık konutlar gibi tekil yapılar barındırıyordu. Çıkan hemen her yasadan etkilendi, yeni konut tipolojilerine ev sahibi olageldi. Bunun temel sebeplerinden biri çok eski bir yerleşim olmaması ve Kadıköylünün semtini sahiplense de tarihini yeterince sahiplenememesi. Sosyo-ekonomik anlamda Kadıköy, her dönem “evini” yenileyebilecek imkana sahip. Bu imkanın doğurduğu yeni ve nitelikli olanı arzulamak da beraberinde geldi. 

1965 Kat Mülkiyeti Yasası, Kadıköy’ün geçirdiği en önemli dönüşümlerden biri. Ahşap köşk ve konaklar, bazı modernist betonarme villalar (1930’lar yapıları) bu yasayla “yapsat” apartmanlarıyla apartmanlaşma sürecine girdi.  Bu dönemde İstanbul genelinde göreceli olarak en nitelikli apartmanları üreten bölge Kadıköy oldu. Özellikle Moda’da ve Bağdat Caddesi’nde dönemin mimari anlayışını yansıtan cephe detaylarındaki ve form arayışındaki incelikle ön plana çıkan örnekler var. 

Diğer en önemli dönüşüm yasası ise 6306 sayılı -hepimizin yakından tanık olduğu- 2012 dönüşümü. Bu dönemde 65 dönüşümündeki apartmanlara apar topar veda edildi, çoğu belgelenemedi bile. Bu yasa aslında depreme dayanıklı olmayan binaların dönüştürülmesi üzerine çıkartılsa da özellikle Bağdat Caddesi’nde rant odaklı bir hal aldı. Yapsat apartmanlarında gözetilen mimari inceliklerden ziyade yönetmeliklerle kısıtlanmış ve en çok kar edilecek biçimde tasarlanan yeni konutlar hızla Cadde’nin yeni çehresini oluşturmaya başladı.  

“MAHALLE KÜLTÜRÜ ZAYIFLIYOR”

  • Bu yeni konut tarzını nasıl yorumluyorsunuz?

İnsan ölçeğinden uzak, yüksek katlı “rezidans” ya da “lüks” apartmanların giderek sokakla ilişkisi azaldı. İlk 3-4 kat dışında sokağı algılamak mümkün değil. Binaların bahçeleri küçülüp yerlerine açık otoparklar yapıldı. Parsel sınırına dayanan kapalı otoparklar ise eskiden sokaklardaki yüksek ve sık ağaç dokusunu tahrip etti. Bodrum katı arsa sınırı boyunca kaplayan otoparklar üzerinde yetişkin ağaç bulunmasını engelliyor. Boş ve yeşil alan sayısı git gide azaldı. Geçmişte zemin katı dükkân olan apartmanların çoğu zaman içerisinde giriş lobili apartmanlara dönüştü. Esnafın giderek üst sokaklara taşınması var olan dükkanların da kafe furyası ile tek tipleşmesi de mahalle kültürünü zayıflatan bir unsur oldu. 

KADIKÖYLÜ’NÜN YENİ EV ARZUSU

  • Araştırmanın sonuç bölümünde konuyu, arzu kavramıyla bağdaştırıyorsunuz. 

Arzu kavramının dikkatimi çekmesi AURA İstanbul’da araştırma yaparken İletişim Yayınları’nın Arzu Mimarlığı kitabındaki Mimar/Akademisyen Nilüfer Talu’nun ‘Bir Arzu Nesnesi Olarak Ev Makalesi’ ile başladı. Bu makalede metropolleşme ile birlikte evin nasıl metalaştığı, nesnelleştiği ve idealize edilmeye başlandığı ifade edilir. Evin artık dergilere konu olan, öznelliğini yitiren bir tüketim nesnesine dönüştüğünden bahseder Talu. 

  • Bu noktadan bakınca Kadıköylü’nün yeni ev arzusu hakkında yorumlarınız neler?

Kadıköy’de, yaşanan dönüşümlerle giderek tek tipleşen fakat cephe kaplamasının, banyo seramiklerinin, beyaz eşyalarının ederiyle ön plana çıkan, yeni ve “iyi” olanın arzulandığı bir dönüşüm dikkati çekiyor. Artık tek kaygı deprem güvencesi değil. Bu bölgelerde yeni bir daire sahibi olmak arzulanıyor. Bu durum da -yaşanabilirlik, insan ölçeği gibi- ev için aslında çok temel kıstasların göz ardı edilmesine sebep oluyor. 

Örneğin; Fikirtepe’de illegal konutların dönüşümü söz konusu. Ancak bu o kadar sert ve kar odaklı bir yaklaşımla ele alındı ki sokaklar birden bire insana değil araçlara ait hale geldi. Geniş caddeler ve viyadüklerle, yüksek katları ile zeminden kopuk içe dönük bir yaşam, reklamlarla billboardlarda pazarlandı. Yine kimileri için arzu nesnesi haline gelmiş bir metadan başka bir şey değildir ev.

(Elif Akman'ın araştırmasından: dönüşüm sonrası Fikirtepe)

Bağdat Caddesi’nde ise dönüşümünün ilk apartmanlarında geçmişte her kullanıcısının karakterini bile anlayabileceğimiz, çeşitliliği en belirgin haliyle gösteren balkonlar metrekare kazanma uğruna, daha büyük eve sahip olma arzusu ile yitirildi. Daha sonraki dönüşüm apartmanlarında ise bunun farkına varıldı. Bu sefer balkon arzu nesnesi haline geldi ancak ismi balkon olan fakat küçük boyutlarda balkoncuklar binalara eklendi. Bunun gibi hayata ve sokağa renk katan birçok öğe kaybedilirken eski dokudan eser kalmadı. Dönüşüme kucak açmak ise tam bu noktada arzu kavramı ile kesişiyor. İnsanlar arzuladıkları nesneye ulaşmak için aceleci davranıp bazı incelikleri görmezden gelebiliyor. Bunun sonucu ise kentselliğe ve yaşanabilirliğe mal oluyor. Giderek aynılaşan ve tek tipleşen konutlarıyla Kadıköy özgünlüğünü kaybetme tehlikesini yaşıyor. 


 


ARŞİV