İstanbul'u bekleyen tehlikeler neler?

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin İstanbul’un çevre durumunu ele aldığı “2023 İstanbul Çevre Durum Raporu” yayınlandı. Raporda olası bir İstanbul depreminde kentte oluşabilecek çevresel sorunlar paylaşıldı

15 Haziran 2023 - 10:13

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi “2023 İstanbul Çevre Durum Raporu”nu yayınladı. Raporda, su, atık yönetimi, hava kirliliği, toprak kirliliği, gürültü ve mega projelerin İstanbul’u nasıl etkilediği ele alındı. Bu yılki raporun ana gündeminde 6 Şubat 2023 tarihli 7,7 büyüklüğündeki Pazarcık ve 7,6 büyüklüğündeki Elbistan depremleri yer aldı. 

“TÜM ÜLKE ETKİLENECEK”

Raporda, Türkiye’nin deprem konusunda hemen her alanda hazırlıksız olduğu vurgulanırken, olası İstanbul depremine dair şu endişeler paylaşıldı: “13 milyondan fazla insanın hayatını etkileyen depremler özellikle bilim ve teknik hiçe sayılarak oluşturulmuş kentler nedeniyle afete dönüşmüş, binlerce insanın yaşamını yitirmesine, hayatta kalanların çok önemli bir kısmının ise farklı şehirlere göç etmesine neden olmuştur. Oldukça geniş bir coğrafyada yaşanan yıkıma karşı gerek enkaza müdahale gerekse insanların su ve gıdaya erişimi hususunda yaşanan aksaklıklar ve nüfusu 16 milyona yaklaşan İstanbul’daki yapı ve insan yoğunluğu birlikte düşünüldüğünde olası bir İstanbul depreminde yıkımın çok daha büyük olacağı açıktır. Ayrıca başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’ndeki illerin ülke ekonomisindeki durumu göz önüne alındığında yaşanacak afetin sonuçları tüm ülkeyi doğrudan etkileyecektir.”

BİNALARI YENİLEMEK YETERLİ DEĞİL

Raporda, İstanbul’un depreme hazırlanması için bina stokunun yenilenmesinin ve güçlendirilmesinin önemli olduğu ancak deprem sonrası yeni afetlerle karşılaşmamak için bu yöntemin yeterli olmadığı paylaşılırken, şu önerilere yer verildi:

-Alt Yapılar için Afet Yönetmeliği ve bu konudaki iyi uygulama örnekleri gözetilerek afet durumunda kullanılacak su rezervleri belirlenmeli, altyapı tesislerinde yedek enerji kaynağı bulundurulmalı, atıksu hatları ve arıtma tesisleri incelenerek gerekli iyileştirmeler yapılmalı.

   -Oluşacak inşaat ve yıkıntı atıklarının ayrıştırılacağı geçici depolama alanları ile düzenli depolama alanları için jeolojik ve meteorolojik koşullar dikkate alınarak tekniğine uygun olarak yer belirlenmeli, geri kazanılabilecek nitelikteki atıklar için ön hazırlık yapılmalı, ayrıca enkaz çalışmalarında görev alacak personel için yeterli kişisel koruyucu donanım hazır bulundurularak eğitimler verilmeli, enkaz kaldırma çalışmalarında kullanılacak araç ve ekipman sayıları artırılarak alternatif güzergahlar tespit edilmelidir.

-Olası bir İstanbul depreminin, afete dönüşmeden yönetilmesi bilimsel ve teknik planlamalar ile mümkündür. Afet Yönetmelikleri’nde belirtilenler ve dünyadaki diğer ülke deneyimleri de dikkat alınarak kamu yönetimleri tarafından deprem planlaması yapılmalı.

“TEK RİSK DEPREM DEĞİL”

“İstanbul’u tehdit eden tek risk deprem değildir. Artan nüfus ve plansız kentleşme sonucu halihazırda pek çok çevre sorunuyla karşı karşıya kalan İstanbul, özellikle kentin kuzeyinde yer alan orman ve tarım alanları ile su havzaları üzerinde baskı yaratan mega projelerle ekolojik yıkıma sürüklenmektedir” uyarısının da paylaşıldığı raporda, mega projelerin olumsuz etkilediği alanların başında İstanbul’un su havzalarının yer aldığı belirtildi.

Kişi başı günlük su kullanımının 182 litre olduğu İstanbul’da özellikle Avrupa yakasındaki toplam baraj ve su depolama kapasitelerinin, artan su ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu vurgulanırken, “Bu nedenle, bir yandan mevcut havzaları da tehdit edecek projeler yürütülürken, diğer yandan kentin su ihtiyacı, başka şehirlerden yüksek enerji maliyeti ile sağlanmaktadır. Havzalar arası su transferi, gerek su kaynağının olduğu havzada yaratacağı çevresel yıkım, gerekse de uzun boru hatları ve yüksek elektrik tüketimi ile kamu zararına yol açmaktadır. Yapılması gereken, İstanbul’un kendi su havzaları etrafındaki yapılaşmayı önlemek, İSKİ verilerine göre 2022 yılında yüzde 19.45 olarak gerçekleşen şebeke kayıp kaçağını azaltmak ve nüfus artışına neden olacak projelerden kaçınmaktır.” ifadelerine yer verildi.

TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR

Raporda yer verilen bilgilere 2022 yılı, önceki yıllara benzer şekilde, hava kalitesi açısından da İstanbul için tehlike çanlarının çalmaya devam ettiği bir yıl oldu. 2022 yılında İstanbul’da PM10 parametresi açısından solunamaz bir hava kalitesinin söz konusu olduğu ifade edilirken “Hava kalitesinin iyileştirilmesi için öncelikle farklı kirletici parametreler bazında daha fazla ve sağlıklı veri temini sağlanmalı, veriler üzerinden yapılacak detaylı analizlerle eylem planı belirlenmeli ve hayata geçirilmeli.” önerileri paylaşıldı.

“İSTANBUL’UN TOPRAĞI KİRLENİYOR”

Raporda, sanayileşme ve çarpık kentleşme nedeniyle İstanbul’da toprak kirliliğinin önemli bir sorun haline geldiğinin altı çizildi. Bununla birlikte sınırlı olan tarım arazilerinin uygunsuz kullanımı, Kanal İstanbul gibi projeler ile verimli arazilerin yok edilmesi de toprak kirliliğine yol açan diğer başlıca sebepler olarak sıralandı. İstanbul’da toprak kirliliğini önlemek için yeşil alanların yerleşime ve endüstriye açılmaması, aynı zamanda daha önce kirlenmiş toprakların tespit edilmesi ve iyileştirilmesi gerektiği de paylaşıldı.

“İstanbul’un ihtiyacı Kanal İstanbul, Kuzey Çevre Otoyolu, 3. Havalimanı projeleri ile kuzeye kurulacak yeni bir şehir değildir.” İfadelerinin yer verildiği raporda kentin öncelikli ihtiyaçları şöyle sıralandı: “Kentin yapı stoku, köprüleri, viyadükleri, altyapı tesisleri depreme hazır hale getirilmeli, depremle oluşacak atıkları depolayacak alanlar yaratılmalı. Marmara Denizi’ni kirlilik baskısından kurtaracak atık su arıtma tesisleri yapılmalı.”


ARŞİV