“Fosil yakıtlardan vazgeçilmeli”

Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz ile İklim Konferansı’nda ele alınan konuları ve belirlenen hedeflerin iklim krizi ile mücadelede ne kadar etkili olabileceğini konuştuk. Gürbüz, “Türkiye geciktikçe kömürle birlikte gelen çevre sorunları artıyor, insanlar ölüyor, hastalanıyor, çok değerli doğamız tahrip oluyor” dedi

14 Aralık 2023 - 22:47

Fotoğraflar: turkıyedekomur.org/Umut Vedat

Dünyanın üçüncü en büyük kömür santralı kapasitesine sahip ABD, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde devam eden İklim Konferansı’nda kömürden vazgeçeceğini gösteren bir adım attı. Kömürden vazgeçenler ittifakı olarak da bilinen “Kömür Sonrası Temiz Enerji İttifakı’na (Powering Past Coal Alliance) katıldığını açıklayan ABD, yeni kömür santralı yapmayacak. İttifaka katılan ülkelerin karbon tutma kapasitesi olmayan kömür santrallarını da kademeli olarak kapatması bekleniyor. OECD bölgesinde, enerji sektöründe karbon tutma özelliği olmayan santrallarını kapatma kararı almayan sekiz ülke kaldı. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler ise Polonya, Bulgaristan, Romanya, Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Malta.

“YETERLİ SEVİYEDE DEĞİL”

Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz ile İklim Konferansı’nda ele alınan konuları ve belirlenen hedeflerin iklim krizi ile mücadelede ne kadar etkili olabileceğini konuştuk. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’nda (COP 28) açıklanan bu kararın olumlu bir gelişme olduğunu belirten Gürbüz, “Karbon tutma istisnası açık bir kapı bıraksa da henüz rüştünü ispatlamamış bir teknoloji olduğu için büyük bir fark yaratmayacak. İklim krizinin en büyük sorumlularından biri olan kömür santrallarının kapanışı hızlanacak.” dedi.

“Konferansın odağında  kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtların kullanımından vazgeçilmesi ve başta az gelişmiş ülkeler olmak üzere gelişen ülkelere finansman yardımı yapılması vardı” diyen  Gürbüz, “Toplantının bir petrol ülkesinde yapılması ve COP 28 başkanının aslında dev bir petrol şirketinin yöneticisi olması ilk günden yenilenebilir enerji fosil yakıt tartışmasını gündemin en ön sıralarına taşıdı. Finansman konusunda ise birkaç adım atılsa da bu destekler, henüz herkesi memnun edecek veya iklim krizinden çıkışı hızlandıracak bir seviyede değil.” yorumunu yaptı.

1,5 DERECE HEDEFİ UZAK İHTİMAL Mİ?

COP 28 toplantısı başlamadan önce BM tarafından yayınlanan bir raporun olduğunu hatırlatan Gürbüz, “Rapor, Paris Anlaşması’nın ilk hedefi olan gezegenin yüzey sıcaklığındaki artışı 1,5 derecenin altında tutmak için, 2030’a kadar sera gazı emisyonlarını 2019 seviyesine göre yüzde 43 oranında azaltmamız gerektiğini söylüyordu. Paris Anlaşması kapsamında ülkelerin sera gazı azaltımlarıyla ilgili verdiği taahhütler ise sadece yüzde 2’lik bir azaltımın gerçekleşeceğini öngörüyor. Önümüzdeki yedi yılın içinde mucizevi bir çalışmayla, emisyonları azaltamazsak 1,5 derece hedefini unutmak zorunda kalacağız. Bu sadece bir rakam değil, yüzlerce türün kaybı, aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetinin daha da artması ve bununla birlikte insanların da yüzleşmek zorunda kalacağı sosyal ve ekonomik felaketler demek.” diye konuştu.

“ANLAŞMA SAĞLANAMADI”

Paris Anlaşması’nın ikinci hedefi olan “sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak” için de mevcut gidişatın yeterli olmadığını vurgulayan Gürbüz, şöyle devam etti: “Öncelikle en büyük kavgadan başlamakta fayda var. Toplantının son gününde, fosil yakıtlardan vazgeçme çağrısı sonuç metnine girdi ancak bir yaptırım, belirlenen bir tarih yok. Bilimin bize 20 yıldır yap dediği bir eylemi odağı iklim krizi olan bir toplantıda ilk kez metne dökebilmek bir başarı sayılamaz. Bu toplantılar, özellikle de bazı devletler ve şirketlerden gelen baskılar nedeniyle gerçeğin çok uzağında kaldı ve toplumu oyalar hale geldi. BM Çevre Programı 2030’a kadar sera gazı emisyonlarındaki azalmanın 2019 seviyesine göre yüzde 28’i bulması gerek diyor. Bu hedeften çok uzaktayız ve bu kadar kısa sürede bizi iki hedefe de yaklaştıracak tek bir eylem var. O da fosil yakıtlardan vazgeçmek. Toplantı sonuçlarını bir kenara bırakıp bu hedefe ulaşmaya odaklanmalıyız.”

Bu konunun COP 28’inin gündeminde olduğunu ama kesin bir anlaşmanın gerçekleşmediğini de ifade eden Gürbüz, “Fosil yakıtlar enerji ihtiyacının yüzde 80’ini karşılıyor ve iklimi değiştiren sera gazı emisyonlarının da bir numaralı kaynağı. Onların yerine yenilenebilir enerji kaynaklarını koymadan ve enerji tüketimini azaltmadan hedeflere ulaşmamız mümkün değil.” dedi.

“FON KURULMASI ÖNEMLİ”

“Az gelişmiş ve ada ülkeleri başta olmak üzere, gelişen ülkelerin kayıp ve zararlarını karşılayacak bir fonun çalışmaya başlaması nihayet bu yılki toplantıda karara bağlandı; bu da  önemliydi.” yorumunu yapan Gürbüz’e göre  Yeşil İklim Fonu’nda da gecikmeye rağmen sona yaklaşıldı.  Gelişmiş ülkelerin maddi yardım taahhütlerini artırmaları gerektiğini ve  uzun dönemli finansman konusunda  eksikler olduğunu da kaydeden Gürbüz, “Toplumsal cinsiyet ve iklim, tarım ve gıda güvenliği gibi konularda da istenilen sonuç alınmadı, COP toplantıları süreci hızlandıran değil yavaşlatan görüşmelere döndü” diye konuştu.

2030 HEDEFİ GERÇEKLEŞİR Mİ?

Türkiye’nin bu konudaki rolüne ve görevlerine de değinen Gürbüz, şunları kaydetti: “Türkiye, bu yılki iklim toplantısında da geçmiş yıllardaki taleplerini yineledi. Yeni kurulan Kayıp ve Zarar Fonu ile Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanmak istediğini belirtti. Türkiye’nin iklim müzakerelerinde izlediği politikayı anlamak gerçekten çok zor. Sürecin en başında Türkiye’nin doğru bir sınıflandırma içine alınmadığı ve buna itirazda geç kaldığımız doğru ancak emisyon azaltım taahhüdü bile vermeden, ortada iklim krizini azaltmaya yönelik somut bir çaba yokken her fondan yararlanmayı istemek de bir o kadar yanlış. Paris Anlaşması kapsamında güncellediğimiz Ulusal Katkı Beyanı net. Türkiye, 2021 yılında 564 milyon tona ulaşan sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 695 milyon tonun altında tutacak. Bugünden bakarsak, sekiz yılda en fazla yüzde 23 oranında artıracak. 2021’de bir yıllık emisyon artışının oranının yüzde 7,7 olduğunu hatırlarsak, 2030 hedefini bile tutturamayabilecek bir yolda gittiğimizi görebiliriz. Kömür santrallarını kapatmaya dair de bir taahhüdümüz yok. Hatta planlarda yeni gaz santralı açmak, petrol ve gaz aramalarına devam etmek var. Çok büyük potansiyeline rağmen, COP 28’de yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkaracağız ülkeler arasında da Türkiye yok.”

“ÇEVRE SORUNLARI ARTIYOR”

“Türkiye’nin talep ettiği fonları kullanacağı bir eylem alanı bile göremiyoruz.” diyen Gürbüz, “Bizim talebimiz, Türkiye’nin bir an önce iklim politikasını mantıklı bir çerçeveye oturtması, sera gazlarının yüzde 1’inden sorumlu (birçok gelişmiş ülkeden daha fazla) bir ülke olarak, bu sorumluluğu kapsamında üzerine düşeni yapması. Yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılmasından, ormanların korunmasından, planlı kentleşmeden, aşırı hava olaylarına, gıda krizlerine hazırlıklı olmaktan bahsediyoruz. Türkiye bir fosil yakıt ülkesi değil o yüzden de bu değişim Türkiye’nin lehine.” diye konuştu.

Türkiye’nin kömürden vazgeçme kararı almamasının yenilenebilir enerjiye geçişi yavaşlattığını söyleyen Gürbüz, şu tespitlerde bulundu: “Türkiye geciktikçe kömürle birlikte gelen çevre sorunları artıyor, insanlar ölüyor, hastalanıyor, çok değerli doğamız tahrip oluyor. Yenilenebilir enerji sektörünün uzun vadeli plan yapması da zorlaşıyor. Hem ekonomik hem de ekolojik açıdan gecikmenin maliyeti büyüyor.”

 

 

 


ARŞİV