Henüz 8’inde bir çocukken kuşlara merak salarak onları takibe alan Çağan Abbasoğlu, bugün 18’inde profesyonel bir kuş gözlemcisi. Çağan’ın hikayesini, 28 Temmuz Dünya Doğa Koruma Günü vesilesiyle sizlerle paylaşıyoruz.
KUŞ MERAKI BİR DAVETLE BAŞLADI
Çağan’ın kuşlarla ilk bağı yıllar öncesine dayanıyor; “Babamın bir arkadaşının çocukları keşfetmişti kuş gözlemini. Beni de davet ettiler. Fakat onların hevesi zamanla geçmesine karşın benim merakım artarak devam etti. Kuşları izlemeye bu şekilde başladım.”
İlk gözlemini 2015 yılının Nisan ayında, henüz ilkokul 3. sınıftayken yapan Çağan’ın gördüğü ilk kuş da –İstanbul’da sıkça görülen- Gümüş Martı olmuş. O gün bugündür kuşların peşinden Türkiye’nin neredeyse (62 şehir) tamamına giderek, şimdiye dek 409 farklı kuş türünü kayıt altına almış. Ülkemizdeki kuş türü sayısının 500’e yaklaştığı düşünülürse, bu genç kuş gözlemcisi Türkiye kuşlarının yaklaşık yüzde 80’ini görmüş demek oluyor.
(Genç gözlemcinin ilk gördüğü kuş, gümüş martı idi)
BİR ÇİFT GÖZ YETERLİ
Çağan’a göre kuş gözleminde yalnızca görmek değil, belgelemek de büyük önem taşıyor. Özellikle nadir türlerde fotoğraf kaydı gerektiğini ifade eden Çağan, “Kuş gözlemi bir vatandaş bilimi olduğu için olağandışı türlerde ispat arayışı doğuyor. Ama bunun dışında tabii ki kuş gözlemi yapmak için fotoğraf zorunluluğu yok, bir çift göz bile kuşa başlamak için yeterli. Hatta ben de fotoğrafçılığı sevmeme rağmen çoğu zaman dürbünle veya teleskopla izlemekten daha çok keyif alıyorum.” diye anlatıyor.
KUŞ GÖZLEMİ NE İŞE YARAR?
Çağan Abbasoğlu, “Kuş gözlemi ne işe yarar?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “ Şehir içinden bile göçte rahatlıkla görebileceğiniz, adeta belgesellerden kopup gelen yırtıcı kuşlarımız var. Yahut her gün özellikle akşamüstü sanki akrobatik gösteriler yapan ebabiller var. Fakat çoğu kişi hayatın olağan akışında bunları fark etmiyor. Kuş gözlemi şehri tekdüzelikten bir nebze olsun kurtarıyor. Kuşları fark etmeye başlayınca doğayı fark etmeye başlıyorsunuz. Kuş gözlemini sadece oturup kuşu izlemek olarak görmemek lazım. Hayatın keşmekeşinden sıyrılıp doğaya teslim olduğunuzda terapi gibi... Göç dönemlerini beklerkenki heyecan yaşadığınızı hissettirir. Kuşların peşinden gittiğinizde yepyeni insanlar, bambaşka kültürler ve şehirler görürsünüz. Mesela ben arkadaşlarımın “Ne işin var orada, oraya gidiliyor mu ki?” dediği yerleri evim gibi görüyorum.”
(Çağan, gittiği yerlerdeki çocuklara kuş gözlemeyi öğretiyor)
“KUŞLAR HEDEF TAHTASI DEĞİL”
Bazı çocukların kuşları sapanla vurarak onları hedef tahtası olarak görmesini ise üzüntüyle karşılıyor. Kendisinin küçüklükten beri doğayı ve çevreyi seven birisi olduğunu, ailesinin de bu konuda hep destekleyici olduğunu vurgulayan Abbasoğlu, “Elbette mevzubahis zihniyet ile de mücadele etmeye devam etmeyi ümit ediyorum. Eğitim ve bilinç olduktan sonra her şey mümkün.” yorumunu yapıyor.
OKULUN BAHÇESİNDEN KİTAP DOĞDU
Moda’daki Saint-Joseph Fransız Lisesi’nden bu sene mezun olan Çağan Abbasoğlu, yıllar yıllar evvel semtin bitkilerini kayıt altına alan okulun eski frer’lerinin (rahip öğretmen) izinden gitmiş. 5 sene süren lise hayatı boyunca okul bahçesinde gözlemlediği kuşları fotoğraflayarak bir kitap hazırlamış. Böylece, tarihi ve doğasıyla özel bir okul olan Saint-Joseph’te, doğa gözlemi geleneğini kuşlar aracılığıyla yeniden canlandırmış. Genç gözlemci, okulun tipik bir park-bahçe habitatına sahip olduğunu anımsatarak, “Okulumuzda şu ana kadar toplam 95 kuş türü kaydedebildim. Bunların önemli bir kısmı Afrika ile Doğu Avrupa arasında gördüğümüz türler. Kitapta bunların hikâye ve özelliklerini anlatıyorum.” bilgisini veriyor.
HEDEFİ ORNİTOLOJİ
Hobisini mesleğe dönüştürmeyi hedefleyen genç gözlemcinin hayali ise ornitolog (kuş bilimci) olmak: “Önce biyoloji okuyacağım, ardından ekoloji üzerine yüksek lisans yapıp doktoramı ornitoloji alanında tamamlamak istiyorum. Hayalim, Türkiye’de kuş biliminin ve çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlamak.”