İstanbul’u haritalardan okumak

İstanbul’un tarihi ve mimari yapısının belgeleri sayılabilecek Pervititch Haritaları’nı tarihçi Müsemma Sabancıoğlu’yla konuştuk

28 Haziran 2018 - 09:15

Bir asır önce çizilen Pervititch Haritaları, İstanbul’un tarihini, kültürel değerlerini ve mimari yapısını tüm çıplaklığıyla gösteren belgeler olarak biliniyor. Haritalar Çizildikleri dönemde sigortacılar için bir başvuru kaynağıydı. Çünkü bu haritalar İstanbul’un ilçe bazında büyük ölçekli haritalarıydı ya da başka bir deyimle ayrıntılı uydu görüntüsüydü. Uzun süre Moda’da yaşayan Pervitich ailesinden Jacques Pervititch bu haritaların yaratıcısı. Bir dönem sadece uzmanların erişebildiği haritalar 2000 yılı başlarında Tarih Vakfı ve Axa Oyak  sigorta şirketinin ortak çalışmasıyla kitaplaştırıldı. Kadıköy, Üsküdar, Karaköy ve diğer tarihi ilçelerin yapılaşma planlarının, tarihi yapılarının ve yeşil alanlarının görüldüğü bu haritaları, kitabı yayına hazırlayan Müsemma Sabancıoğlu’yla konuştuk. Şu an ABD’de yaşayan Sabancıoğlu, bizi kırmayıp sorularımızı yanıtladı.

HARİTALARLA İLK KARŞILAŞMA

Pervititch Haritaları ile yolunuz nasıl kesişti, bir tarihçi olarak sizi meraklandıran şey ne oldu?

Haritaları ilk ne zaman, hangi vesileyle gördüğümü hatırlamıyorum, fakat görür görmez sevmiştim. Büyük ölçekli, ayrıntılı, renkli ve kentle ilgili bilgi sağlayan belgelerdi bunlar. Kendi doğup büyüdüğüm semte, evimizin olduğu sokağa baktığımı hatırlıyorum. Üsküdar’da apartmanların bitişik biçimde sıralandığı bir sokak, çocukluğumdan hafızamda kalan. 1930’larda o sokakta sekiz ahşap bina görünüyor haritada. Evlerin arasında boş arazilerde ekim yapılıyormuş. Bu sekiz evden biri ayaktaydı ben çocukken. Ahşap iki katlı, cumbalı bir konak. Yıkılma tehlikesi yüzünden içine girmemiz de yasaktı, çinko levhalarla kapalıydı kapı, pencere. Bir nevi “perili ev”. Arkasında bahçesi, bahçede tulumbası varmış zamanında, görünüyor haritada.

Pervititch Haritaları aslında o dönemin sigorta şirketlerinin çıkardığı bir belge. Ancak bu haritalar bir dönem kayboluyor ve yeniden gün yüzüne çıkıyor. Siz kitap çalışmanızda nasıl bir yol izlediniz? Nerelerden çıktı bu haritalar?

Kaybolduklarını söylememiz yanlış olur. Yolu mimarlık fakültelerinden geçenler bilir haritaları, keza sigorta sektöründekilerin haberi vardı. İstiklal Caddesi üzerinde birkaç sahaf dükkanında da satılırdı bazı paftalar, bazen de müzayedelerde yer alırdı. Zaten 240 civarı paftadan söz ediyoruz, kaybolması, unutulması zor. Tarih Vakfı’nın 90’ların sonu, 2000’lerin başında gerçekleştirdiği kurum tarihi projeleri devam ederken Axa Oyak ile ortak bir proje söz konusu oldu. Şimdi otel olan, Karaköy’deki Nordstren Han’a taşınan genel müdürlüğün yerleşimi devam ederken depo gibi bir yerde çok sayıda paftayı görünce Tarih Vakfı’nı aramıştı yetkililer. Biz de gittik ve bir albüm kitap önerdik. Haritalar dağınık biçimde birçok yerde vardı ve İstanbul’un hangi bölgelerini kapsadığı tam olarak bilinmiyordu. Bir envanter çalışması yaptık önce ve esas olarak Axa Oyak’ın arşivindeki haritaları kitapta topladık.

“BİR BAŞKA İSTANBUL VARMIŞ”

Haritalara baktığımızda o dönemin mimari yapısını da görmek mümkün? Yeşil alanlar daha yoğun ve apartmanlar daha nizami görünüyor. Siz nasıl yorumluyorsunuz bir tarihçi olarak özellikle İstanbul’daki değişimi?

Jacques Pervititch 1922-1945 arasında çizmiş bu haritaları. Bambaşka bir İstanbul elbette haritalarda görünen. Yapı stoku başka, hala ahşap, kâgir evler var Beşiktaş’ta, Üsküdar’da, Fatih’te. Düzenlenmiş yeşil alanlara ayrıca bakıp incelemek lazım, ama Üsküdar’dan örneğini verdiğim sokaktaki gibi, zaten evler arasındaki boş arazilerde tarım yapılıyor hala. Keza bostanlar var şehrin muhtelif yerlerine serpiştirilmiş gibi, büyük bostanlar. Açık hava sinemaları mesela, bunların yerlerinin de tespit edilmesi mümkün tek tek. Değişim mi demek lazım emin değilim İstanbul’un başına gelenleri. Değişim kelimesinin nasıl bir sürece işaret ettiği her zaman açık değildir. İstanbul söz konusu olduğunda iyileştirici, dokuyu korumayı amaç edinmiş bir değişim sürecinden bahsetmek zor. Üstelik son yirmi yılda daha da hoyratlaşan bir dönüşüm, başkalaşma var. Sakinlerinin hızla yabancılaştığı, aşina oldukları unsurlara tutunmaya çalışarak ilişki kurdukları bir yer haline geldi.

Bu haritalar özellikle İstanbul’u çalışan tarihçiler, mimarlar ve şehir plancıları için de önemli bir kaynak. Hala bilimsel çalışmalarda referans gösteriliyor. Bu haritalar üzerinden bir kent arkeolojisi yapmak mümkün mü? Yani o yıllarda var olan ama son yıllarda yıkılan tarihi yapılara rastlamak mümkün mü?

Haritalar sigorta sektöründe çalışanlar için yapılmıştır aslen. Sigorta haritaları, yangın risklerini belirlemeye yarayan bir tür belgedir. Fakat 1950’lerden sonra bu amaçla kullanımları gözden düşer. Bu noktadan sonra haritalar şu ya da bu nedenle şehrin tarihiyle ilgilenenler için temel bir başvuru kaynağı haline gelir. Artık ayakta olmayan yapılar da görünür, değişen, apartman, sokak, semt isimleri de. Hatta bir katman daha vardır. Nişantaşı paftalarında bazı binaların o günkü isimleri yanında, “burası eskiden şu isimle bilinirdi” gibi notlar düşülmüştür. Bu ayrıntılar, kent arkeolojisi dediğiniz alana doğrudan hizmet ediyor.  

KADIKÖY’ÜN DEĞİŞİMİ

Kadıköy özelinde sorarsam; 1900’lerin başında hatta 1950’li yıllara kadar çok fazla yerleşim alanının olmadığı bir semt Kadıköy, hatta İstanbul’un sayfiye alanı deniliyor. Ama şimdi kentsel dönüşümün en yoğun yaşandığı semtlerden biri. Haritaları karşılaştırdığınızda ne görüyorsunuz, eski ve yeni Kadıköy’e dair?

Kadıköy’ün yaşadığı değişim de, diğer bölgelerden farklı değil herhalde. Sadece Kadıköy’ü gösteren paftaların dikkatle incelenmesiyle başlı başına bir araştırma yapılabilir belki, çok da güzel olur. Haritaların yapılış amaçlarına, topografına dair araştırmalar yapıldı ama bu türden bölgesel bir çalışma hiç yapılmadı şimdiye dek. Tek bir pafta üzerinde görünen Kadıköy ile şimdiki arasındaki farklar bile çok malzeme sağlayabilir. Kadıköy benim en az bildiğim bölgelerinden biridir İstanbul’un, ancak Pervititch ailesinin Moda ile yakın bir ilişkisi var. Ailede Saint Joseph’te okumuş insanlar var. Moda’da yaşamışlar uzun yıllar. Ben bu evi elimle koymuş gibi buldum seneler sonra. Yıkılmamıştı, ayaktaydı ve içinde birileri oturuyordu.

Haritaları incelediğimizde çok fazla detayı görebiliyoruz. Nasıl bir çalışma tekniği uygulandığı konusunda fikriniz var mı?

Gezmiş olmalı çizilen bölgeleri tek tek. Sokakları değil, yangın riskini belirlemeden önemi olabilecek tüm ayrıntıları tespit için, bazen binaların içine de girerek gezmiş olmalı. Bunu başka yerlerde de söyledim, ‘plançeto’ diye bir alet kullanıyor anlaşılan haritacılar, sırtında bu aletle sokaklarda gezerken, çocuklar sahlepçi zannedermiş. Helmuth Von Moltke kendi anılarında anlatıyor, o da İstanbul haritası çizmiş birisi, ama çok daha erken 1840’larda.

Biraz da Jacques Pervititch’den bahsedelim. Siz aynı zamanda bir araştırma yaparak mezarını da buldunuz.?

Evet, haritaların çizerine dair hemen hiçbir şeyin bilinmediği bir noktada akademisyen Rinaldo Marmara aracılığıyla ailenin Feriköy Latin Katolik Mezarlığı’ndaki mezarına ulaştık, sonra mezarlık kaydına, kilise kayıtlarına ve sonra Hırvatistan bağlantılarına. Sadece Jacques Pervititch değil, ailenin tümüne dair, yer yer kopuk, birbiriyle bağlantısız bilgileri derleyerek birkaç makale yayınlama olanağı buldum. En son çalışma Hırvatistan’da 2003’te yayınlanmış. Şimdi yeniden ele almak, araştırmayı yer yer tekrar yaparak yeni bir yayın için hazırlanıyorum.


ARŞİV