Kendi Moda’sını yazdı

86 yaşındaki Moda sevdalısı Cemşit Piran, “20 No’lu Tramvay Kadıköy-Moda” kitabında Kadıköy’deki geçmiş günlerinin kaydını tutuyor. Piran, “Nasıl bir duygu ise Moda aşkı, asla bitmez, gücünden bir şey kaybetmez” diyor

28 Mayıs 2019 - 12:43

Gazetemizin sıkı okurları da, Kadıköylüler ve bilhassa Moda’lılar da Melih Ziya Sezer’i bilir. Yeni Moda Eczanesi’nin sahibi, eczacı-şair Sezer. Eczanesinin ‘gizli kulis’i her zaman edebiyat dünyasından isimlerle doludur. Şairler, yazarlar ya bizzat ziyaret ederler burayı yahut kitapları... Bu edebiyat mabedinde karşılaştığım kitaplardan biri dikkatimi celbetti geçenlerde; kitabın parlak mavi kapağında, sarı bir tramvay fotoğrafı vardı. Adı da “20 No’lu Tramvay Kadıköy-Moda”. Sayfaları karıştırmaya başladım, gayet sade bir dille yazılmış, iddiasız bir semt anıları kitabı. Kitabın yazanı  –çünkü kendisi ısrarla ‘ben yazar’ değilim diyor- Cemşit Piran. Melih Bey’in çocukluk arkadaşıymış. Kadıköy ve özellikle de Moda’yı, hakkında 288 sayfa dolduracak kadar çok seven, burada bu kadar yaşanmışlığı olan Piran ile kitabını konuşmak üzere Yeni Moda Eczanesi’nde buluştuk.

“KADIKÖY ÖYLE GÜZEL Kİ…”

Cemşit Bey, tam bir eski İstanbul Beyefendisi gibi erken varıyor randevumuza. Karşı yakadan geliyormuş, Etiler’den. “Neden orada yaşıyorsunuz Moda’yı bu kadar severken?” diye soruyorum. ‘Hanımın isteği…’ diyip gülüyor. 1933 doğumlu bir Modalı, fakat 63’ten beri karşı yakada ikamet ediyor; “50 yılı geçti ama hiç alışamadım oraya. Her hafta 3 kere Moda’ya gelirim. Hem tenis oynamaya, hem arkadaşlarla buluşmaya. Yani artık Kadıköy’de yaşamıyorum ama burayla bağım hiç kopmadı. Benim banka şubem bile burada, Etiler’dekini kullanmıyorum. Etiler’i hiç sevemedim, alışamadım. Kadıköy o kadar güzel bir yer ki…”

MODA’YA DÖNÜŞ... 

Çünkü pek çok Kadıköylü gibi Cemşit Bey de buraya geldiğinde kendini evinde hissediyor. Tam da bu nedenle sıla hasreti çektiği Moda’sına geri dönmeye hazırlanıyor; “Etiler’deki evi çocuklara bırakacağım. Datça’daki evi satıp Moda’dan bir yer almak istiyorum.” diye açıklıyor niyetini.

DATÇA’DA MODA’YI YAZDI 

Cemşit Bey’e kitabın “Kimse benim yazar falan olduğumu sanmasın” cümlesiyle başlayan önsöz kısmını soruyorum: Yazar değilseniz bu kitabı niye yazdınız? “Hayır öyle bir iddiam yok. Sosyal tarafım güçlü sadece. Burada çok anım var. Ayrıca hiç boş vaktim geçsin de istemem ben. Datça’da yazın yapacak işim yoktu ben de Moda’yı yazdım. Buraları benim kadar bilen az kişi vardır. Bunları kayda geçirmek istedim. ” diye yanıt veriyor sadelikle. Hatta şimdilerde de ikinci kitabın hazırlıklarını yapıyormuş. Aslında bu ilk kitabın elden geçirilmiş ve yeni hikâyelerle zenginleştirilmiş bir versiyonu olacakmış. “Moda maceralarını yazmakla bitmez!” diyor muzip bir gülüşle.

Geçmişin güzel günlerini özleyen Cemşit Piran, şu an Kadıköy’ü çok kalabalık buluyor. Ama yine de Kadıköy sevgisinden vazgeçemiyor; “Biz eski Modalılar sık sık Moda Deniz Kulübü’nde toplanıyoruz. Benim gibi karşı yakadan başka gelenler de var. İnsanlar Moda’dan kopamıyor. Sıla hasreti benimki… Vapurdan inince iskelede oh memleketime geldim diye seviniyorum. Kadıköy çok güzel yerdir, insanları çok başka, havası başka…”

Röportajımızın sonu geliyor, Cemşit Bey’i, ilkokul arkadaşı Melih Bey ile Moda’da, Moda hatıraları içinde bırakıp ayrılıyorum…

 KİTAPTAN KISA KISA

  • Moda Tramvayı 1 Kasım 2003’te tekrar sefere kondu. Bugünkü tramvay Moda’ya kadar gitmiyor. Eskisine göre çok sakil bir görünüşe sahip. Biçimsiz bir makine ve Moda’ya gitmeyen Moda Tramvayı!
  • Bu kitabı yazarken aramızdan ayrılmış Modalı eski arkadaşlarımı çok andım. Onlarla yüzlerce anımız olmuştur. Bu beraberlikler, hatıralar, okuduğum kitaplardaki öyküler, fıkralar, her biri insana bir şeyler öğretiyor. Önemli ya da önemsiz. Ben de eski Kadıköylü ve Modalılarla bu birikimlerimi paylaşmak, biraz da dertleşmek istedim. Eğer anlatabildiysem ne mutlu bana.
  • Bugün Moda’daki bütün bahçeli evler ve köşkler devri kapanmış,  yerine çirkinlik misali beton binalar ve apartmanlar yapıldı. Kat karşılığı evi müteahhide verme ile elde edilen rant herkese cazip geldi ve Moda İstanbul’un birçok semti gibi beton yığınına dönüştü. Eski Modalıların çoğu bir bocalama devri geçirdi ve burayı terk ederek başka yerlerde yaşamaya başladılar.
  • Hatırlamak en büyük yetenektir. Hele 80 yaşından sonra. Etrafımdakilerin çirkinliklerinden sıkıntıya düştüğüm zamanlar hep eski günlere geri döner, eski Moda’yı, okul arkadaşlarımı, Koço’yu, gece Moda iskelesini, sandal gezmelerini, lüfere çıkmayı, Moda Burnu’nu hayal eder, sıkıntılarımı atlatırım.


ARŞİV