Haydarpaşa’nın “zamansız haritası”

Kendine “kent çizer” diyen sanatçı Tarık Tolunay son 2 yıldır üzerinde çalıştığı Haydarpaşa Panorama çalışmasını tamamladı. Tolunay’ın “zamansız harita” olarak tanımladığı çalışmada, son yüzyılın detaylarını görmek mümkün. Tolunay, “Bu toplum, Haydarpaşa’nın hayatından böyle ucuz bir şekilde çıkarılmasına izin vermeyecektir.” diyor

23 Aralık 2019 - 14:53

Tarık Tolunay, 2010 yılında “Fractal İstanbul” adlı projesiyle İstanbul’u ve tarihi yarımadayı  çizdi. 200 milyon piksellik çalışması ile her detaya yer veren Tolunay, son iki yıldır ise İstanbul’un ve Kadıköy’ün en önemli yapılarında biri olan Haydarpaşa’yı ve çevresini çiziyordu. Tolunay çalışmasını nihayet noktaladı. Haydarpaşa Panaroma ilk olarak 21 Aralık Cumartesi günü Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde İllüstratörler Platformu 1. Karma Sergisi’nde gösterildi. Sergi öncesinde Tolunay ile buluştuk ve Haydarpaşa çalışmasını konuştuk. Tolunay, “Farklı zamanlardan her şey bu haritada yerini alabilir. Fesli bir amcanın Haydarpaşa’nın önünde beklediği an olabilir, 80’li yıllardan bir karakter de olabilir. Tüm yaşanmışlıkları, tüm halkın hafızasında birikmiş olanları görselleştirmeye çalışıyorum.” diyor.

“DÜNYANIN EN GÜZEL GARLARINDAN BİRİ”

Karikatüristlikten “kent çizerliğine” nasıl geldiniz?

Benim ilk mesleki sıfatım karikatürist. Karikatürcü, çizgi romancı, sonra reklam sektöründe çalışmaya başladığım için illüstratör. Ama ben bu alanların hiçbirini uzun süreden beri pek kapsayıcı bulmadığım için kendime yaklaşık on seneden beri kısaca çizer diyorum, yani çizen insan. Çizdiğim şey herhangi bir şey olabilir. Ama Haydarpaşa’yı yayınladığım gün o unvanı değiştirdim ve kent çizer dedim. Kent çizer diye bir kavram var mı? Yok. Ben ürettim.

İlk işiniz tarihi yarımada, 20 milyon piksellik bir çalışmaydı. O çok ilgi gördü. Haydarpaşa’nın sizde nasıl bir yeri var?

Çok önemli bir yer Haydarpaşa. Binası güzel, lokasyonu güzel, tarihi yarımadanın karşısında ve bir tren garı. Dünyanın en güzel tren garlarından biri ve denize açılan bir tren garı, eşi benzeri yok. Bir de tabii ki binaların güzel olması, lokasyonun güzel olması yetmiyor bazı şeyleri güzel olarak nitelememiz için. Toplumun hafızasında neyi temsil ediyor, nasıl bir etkisi var? Bunlar da çok önemli. Haydarpaşa toplumun hafızasında hepimizin bildiği gibi köyden kente göçün bir sembolü. İstanbul’un günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası hem de çok güzel bir parçası. Vapura bindiğiniz an, Haydarpaşa’ya yanaştığınız an, trene bindiğiniz trenden indiğiniz an, martılar... İstanbul’u sembolize edecek birkaç şey varsa bunlardan bir tanesi Haydarpaşa.

GEÇMİŞTEN VE GELECEKTEN

Sadece vapurları değil oradaki deniz feneri, mendireği de çizmişsiniz ama şu anki haliyle görmüyoruz. Gelecekte bir Haydarpaşa gibi duruyor.

Tabii biraz güzelleme yapıyorum. Yani güzel restore edilse, halkın kullanımına güzel bir şekilde açılsa... Mesela Haydarpaşa’nın yanında şu anda tek doğal kumsal diyebileceğimiz bir kumsal var ama onun yanında dev bir otopark var. O kadar güzel bir yapının yanında otoparkın işi ne? Her yere, yer altına yer üstüne devasa projeler yapanlar o otoparkı neden orada tutuyorlar? İnsanlar buralarda ara sokaklarda eğlenmeye çalışırken Haydarpaşa’nın hemen yanındaki alan park haline getirilse ve oralarda gezip dolaşsalar, orada kültür merkezleri olsa, sanatçılar çalışsa diye hayal ettim.  

Bunu yaparken şu anki zamana bağlı kalmamışsınız  sanırım.

Ben haritayı “zamansız harita” olarak nitelendiriyorum. Bizim haritalarımızda, fraktal dünyamızda zaman kavramı farklı işliyor. Bizim anladığımız anlamda tek bir düzlem şeklinde değil, iç içe geçebiliyor. Mesela Kalender vapurunun beyaz hali de var haritada, siyah hali de var. Deniz yollarının vapurları 1950’den önce siyahmış, sonrasında beyaz hale gelmişler. Ben de ona gönderme yaptım. Bizim haritamız zamansız olduğu için burada fizik kanunları farklı işliyor. Farklı zamanlardan her şey bu haritada yerini alabilir. Fesli bir amcanın Haydarpaşa’nın önünde beklediği an olabilir, 80’li yıllardan bir karakter de olabilir. Tüm yaşanmışlıkları, tüm halkın hafızasında birikmiş olanları görselleştirmeye çalışıyorum.

“AYRINTILARI DÜŞÜNÜYORUM”

Nasıl bir çalışma şekli izliyorsunuz?

Öncelikle benim bildiklerim, benim gözlemlediklerim var ama tabii ki bunlar yeterli değil. Dökümantasyon çalışması ve ayrıntı bilgiler gerekiyor, binaların tarihçesi, binalardaki mimari üsluplar, o bölgenin tarihsel anlamda işlevi, taşımacılıktaki yeri, hatta o bölgedeki denizin üzerindeki plankton yapısı bile beni ilgilendiriyor. Ben Haydarpaşa’daki denizi çizerken bir bahar zamanını, bir yağmur sonrası görüntüsünü hayal ederek çizdim. O yüzden deniz rengi yeşile yakın, planktonlu bir denizdir. Bu kadar ayrıntıları düşündüm haritayı yaparken.

Çalışmanızın lejantında (bir fotoğrafın, haritanın, desenin veya karikatürün özünü anlatan yazı) da eski Türkçe, Osmanlıca sözcükler kullanıyorsunuz. Bu da modernite öncesine bir gönderme mi?

Aslında orada alışık olmadığımız bir yazı üslubu var. Biraz çağımızın beyaz yakalılarının kullandığı yarı İngilizce yarı Türkçe bir şey var ya. Hep nefret ettiğim bir şeydir ve Osmanlı kelimeleri kullanmak köylülük, eskilik ve gerilik olarak nitelendirilir. Ben öyle bir bariyer görmüyorum. Eski Türkçe, yeni Türkçe, içinde poligon, piksel geçen, aslında kendi içinde komik bir mizah yazısı o. Ama bir taraftan da çok ciddi bir yazıdır, önemli hatırlatmalar barındırır.

Modern bir iş yapıyorsunuz. İlüstratörlük modern ama yazı aslında geleneksel. Belki bir ironi var?

İçiçe geçmiş bir durum. Aslında yaptığım iş minyatür sanatlarının bugünkü yorumu, üç boyutlu. Ama bugünün teknolojilerini kullanıyorum. Aynı üslup, aynı yaklaşım yazı dilinde de var. Üç boyutlu demiyorum ben ona, üç buğutlu diyorum, boyut yerine geçiyormuş. Mesela aktarma yerine nakşedilme demişim. Ama aynı zamanda Türkçe’de hiçbir zaman karşılığı olamayacak olan piksel, poligon kelimelerini de kullanmışım.

“TOPLUMUN HASSAS OLDUĞU BİR YER”

Sosyal medyada Haydarpaşa çalışmanız çok yayıldı. Çalışmalarınızla toplumsal bir farkındalık oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?

Ben bu çalışma öncesinde uzun süre kendimi eve kapattım. Tabii ki iki senelik yavaş tempolu çalışmanın sonunda iki aylık kendimi tümüyle eve kapatma durumu söz konusu, dışarı çıkmamacasına. 24 saati kapsayan bir yoğunlaşma. Tabii ki bu işin üretim sürecinde birtakım endişelere ve şüphelere düşüyorsunuz. Ben bunu yapıyorum ama bunun hayatta bir karşılığı olacak mı, insanlar buna tepki verecek mi? Bu sorular aklınıza takılıyor. Ama sürekli kendimi motive ederek devam etme yönünde karar aldım ve geceli gündüzlü, sanki bütün dünya bu çalışmayı bekliyormuşçasına telaşla bitirdim. Twitter’dan ilk bunun sunumunu yaptığımda zaten birkaç dakika içinde gelen tepkilerden her şey ortaya çıktı. Gelen tepkiler çok olumluydu, beklediğimin üzerindeydi. İnsanlar anladılar verilmek istenen mesajı ve anladıkları için bu işi sahiplendiler.

Haydarpaşa, AVM ve fuar alanı yapımıyla da gündeme geldi. Haydarpaşa’nın geleceğiyle iligli neler söylersiniz?

Haydarpaşa Dayanışması diye bir yapılanma var ve bu arkadaşlar senelerden beri Haydarpaşa’nın gar olarak kalması ve şehir hayatından koparılmaması için mücadele ediyorlar. Ben tabii içlerinde değilim, uzaktan uzağa onları sevgiyle ve saygıyla takip ediyorum. Hatta onlara bir tane Haydarpaşa panorama çizimi hediye edeceğim, direnişlerinin anısına, teşekkür amaçlı. Böyle bir lokasyonun bilinçli, planlı bir şekilde insanların hayatından sessizce koparılıp, unutturulup sonra da paketlenip otel yapalım, AVM yapalım gibi hadsizliklere kalkışmasınlar. Toplumun en hassas olduğu yerlerde gezinmesinler. Gezi’de eğer bunu yeterine anlayamadılar ise Haydarpaşa toplumun hassas olduğu bir yer. Bu toplum, zannediyorum ki, Haydarpaşa’nın hayatından böyle ucuz bir şekilde çıkarılmasına izin vermeyecektir.

Tolunay’ın çalışması 3 Ocak Cuma gününe kadar Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde görülebilecek.


ARŞİV