“Kilitli olan fay uyandı”     

Jeofizik mühendisi ve deprem bilimci Savaş Karabulut: “Orta Marmara Çukurluğu ile Kumburgaz fayının kuzeyinde meydana gelen deprem dizileri, son yapılan çalışmalarla kilitli olduğu belirtilen fayın uyandığının temel işareti”

27 Eylül 2019 - 13:56

İstanbul’da Perşembe günü öğle saatlerinde merkez üssü Silivri açıkları olan bir deprem yaşandı. Kandilli Rasathanesi’nden yapılan açıklamada depremin büyüklüğünün 5,8 olduğu belirtildi. İstanbul’da öğle saatlerindeki depremin ardından gece saat 23.20’de 3.9 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), yine Silivri açıklarında deprem meydana geldiğini açıkladı. Richter ölçeğiyle depremleri izleyen Kandilli Rasathanesi ise 23.20’deki depremin büyüklüğünü 4,3 olarak duyurdu. Kandilli’ye göre depremin derinliği ise 4.7 kilometre olarak kaydedildi. Çalışanların iş yerlerinde, öğrencilerin ise okullarda yakalandığı depremde insanlar kendilerini dışarı attı. İstanbul’un bazı semtlerinde ise vatandaşlar geceyi sokakta geçirdi.

Peki son yaşadığımız depremin, 1999 sonrası beklenen büyük İstanbul depremiyle ilişkisi nedir? Daha büyük ölçekli bir deprem bekleniyor mu? Sismoloji Doktoru ve Jeofizik Mühendisi Savaş Karabulut “Bu deprem Marmara’da tarihsel ve aletsel dönemde olmuş depremlerin de göstermiş olduğu gibi, gerçekleşmesi beklenen bir veya birkaç 7 ve üzeri depremle ilişkilidir.” dedi.

“FAY KIRILMAYA ZORLANIYOR”

- Son depremin büyük İstanbul depremiyle ilgisi nedir?

İstanbul başta olmak üzere Marmara Denizi çevresindeki illerde 24-26 Eylül’de etkili bir şekilde hissedilen depremler (Mw: 4.5 ve Mw:5.8), yerin 10 kilometre derinliğinde meydana geldi. Bu depremler Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi içindeki kuzey kolundan bağımsız. Yapılan bilimsel yayınlar göz önüne alındığında bu depremlerin öncü deprem olduğuna dair bir şey söylemek günümüz koşullarında mümkün görünmüyor. Ancak bu deprem Marmara’da tarihsel ve aletsel dönemde olmuş depremlerin de göstermiş olduğu gibi, gerçekleşmesi beklenen bir veya birkaç 7 ve üzeri deprem ile ilişkilidir. Orta Marmara Çukurluğu ile Kumburgaz fayının kuzeyinde meydana gelen ve yaklaşık KB-GD doğrultulu artçı depremlerle aktivitesini devam ettiren deprem dizileri son yapılan çalışmalarla kilitli olduğu belirtilen fayın uyandığının temel işareti. 34 kilometre uzunluğunda KDD-GBB doğrultu kilitli olan Kumburgaz fayının üzerine gerilme biriktirmeye ve fayı kırmaya zorlamaktadır. Bu konuda son olarak jeofizik mühendisleri ve sismologlar tarafından yapılan deprem mekanizması çözümlerinde ters atım bileşenin fazla olması (özellikle 5.8 büyüklüğündeki depremde) Marmara’nın deprem davranışında görülen anormallik olarak yorumlanmalıdır.

- Tsunami etkisi konuşuluyor.  İstanbul’da sizce bu mümkün mü?

1999 depremleri sonrası Marmara denizi içinde meydana gelecek tsunamilere ait birçok bilimsel yayın mevcut. Yayınların birçoğunda ifade edilen temel görüş, tarihsel depremlerde tsunamilerin görüldüğüne dair kanıtlar hem modelleme hem de saha gözlemleriyle açılan trençlerle (hendek, çukur) belirtilmiş. Ancak 2016 sonrası yapılan çalışmaların birçoğunda depremin yaratacağı tsunami dışında, depremler sonrasında özellikle Marmara Denizi’nin kuzey şelfindeki dik yamaçlarda görülecek deniz dibi heyelanlarının daha etkin olarak tsunami yaratacağıdır. Salt depremin yaratacağı tsunami dalgasının yüksekliğinin 2-3 metre arasında olacağı modellenirken, deniz dibi heyelanları ile bunun etkisinin Marmara Denizi’nin güney kıyılarında 13 metrelere kadar uzanması bekleniyor. İstanbul sahillerinin tamamına 5 dakika içinde (özellikle Silivri, Kadıköy ve Boğaziçi) tsunami dalgalarının gelmesi bekleniyor. Ayamama Deresi’ne girecek tsunami dalgalarının kıyıdan 1,7 kilometre içeriye ilerleyeceği belirtilmiş. Güneyde Armutlu yarımadası ve Esenköy bölgesi aynı şekilde tsunamiden en çok etkilenecek alanlar olarak yayınlarda ifade ediliyor. Bu nedenle İstanbul’un kıyı şeridinde deprem öncesi deniz çekilmesi gözlenmesi durumunda kıyıdan uzak, yüksek yerlere ivedilikle hareket edilmesi gerekmektedir. Unutulmaması gereken son husus tsunami dalgasının hızının ortalama 350 km/s hızla ilerliyor olması. Bu hız önüne gelen her şeyi sürükleyecek boyuttadır.

“GÜVENLI BARINMA HAKKI SAĞLANMALI”

- Son 10 yılda İstanbul merkezli kaç deprem oldu?

1999 depremlerinden sonra Marmara’da sürekli deprem oluyor. Özellikle Marmara Denizi’nin güney sahillerinde 4 ve üzeri birkaç deprem olmuştur. Ancak ilk kez kuzey kolunda ve kilitli olduğu belirlenen ana fay kolunda 5 ve üzeri orta büyüklük diyeceğimiz bir deprem meydana geldi. İlgili birimlerde (üniversiteler, rasathane, AFAD vb.) depremsellik haritaları mevcut. TMMOB ve bağlı odalar (Jeofizik Mühendisleri olarak son 10 yıldır) her sene düzenli olarak İstanbul’un depreme dayanıklı hale getirilmediğini söylediğimiz halde, üzerine sorumluluk alacak yerel yönetici ve bakanların yokluğu konuyu günümüze kadar çözümsüz bıraktı.

- Büyük Marmara depreminden sonra Deprem ve Dayanışma Vergisi çıkarılmıştı. Bu vergilerle toplam 70 milyar TL elde edildiği belirtiliyor. Vergiler depremden korunmak için harcanmadı mı?

Deprem vergilerinin nereye harcandığı sorusu ilgili bakanlığın cevap vermesi gereken bir soru. İlgili kurumun ivedilikle DASK poliçelerinden elde edilen geliri (varsa giderleri) açıklaması gerekiyor. Kamucu bir yönetim modelini reddeden bir anlayıştan deprem sonrasında da kısa sürede çözüm üretmesi beklenmemelidir. Kamucu yönetimlerde ilk koşul ise güvenli barınma hakkının sağlandığının belgelendiği, her yapının giriş kapısına binanın deprem güvenliği olup olmadığını belirten işaretlemeyle mümkündür. Kent sakinini vergiye mahkum etmek, çözüm olmamıştır ve olmayacaktır.

“BAKANLIK TÜM YAPILARI KONTROL ETMELİ”

- Depremde öncelikle düşünülen mekanlardan biri de okullar ve hastaneler. İstanbul’da okullar ve hastanelerin durumu nedir?

Yerleşim alanlarından uzak ve orta büyüklükteki bir depremde bile yüzlerce yapının hasar aldığı (bazılarının kullanılmayacak durumda hasar gördüğü) bir durumda, beklediğimiz 7 ve üzeri depremde senaryonun ne olacağı konusu nettir. İstanbul ve Marmara çevresindeki iller depreme hazır değildir. Sorumlusu ise ilgili bürokratlardır. Okullar ve hastaneler, depremler sırasında toplanma/sığınma alanlarıdır. Kamu binalarında yaşanacak her kaybın sorumlusu kurum yöneticileri ve ilgili bürokratik yönetim anlayışıdır.

- Depreme her an hazırlıklı olmak ne anlama geliyor? Vatandaşlar bunun için neler yapabilir? 

Depreme kent sakinini hazırlayacak kurum bakanlıklar ve belediyelerdir. Son depremler depreme hazırlıklı hale getirilmediğimizin en temel kanıtı. Öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilgili yerel yönetimlerle tüm yapıları istisnasız ücretsiz olarak kontrol etmesi gerekiyor. Öncelikle güvenli barınma hakkı tesis edilmeli sonra da kent sakinine deprem başta olmak üzere afetler konusunda süreklilik arz eden deprem eğitimi verilmelidir. Her binada bir sorumlu mutlaka bulunmalıdır. Mevcut yöntemler, sokak, mahalle ve ilçe bazında örgütlülüğe varacak şekilde revize edilmelidir. Kent sakinine sanki kaderiymiş gibi her depremde iç rahatlatacak açıklamalar yapmak, çözüm değildir.

- Dünkü depremden sonra cep telefonu hatları uzun süre çalışmadı. Dünkü durum bu iken 7 ve üstü bir depremde insanlar haberleşmeyi nasıl sağlayacak? Bunun için gerekli altyapı hizmeti sağlandı mı?

Bu konuda Elektrik Mühendisleri Odası’nın yaptığı bir çalıştay vardı. Ben de o çalıştayda konuşmacıydım. 1999 depreminden bugüne kadar kesinlikle çok yol alınamadığını biliyoruz. Sabit telefon hatları belirli yerlere alınmalı, özellikle toplanma alanları içerisinde lokal telefon hatları kurulmalı. Bu telefonlar sadece yetkili kişiler tarafından kullanılmalı, depremde açılmalı ve aktif hale getirilmeli. Bu sadece vatandaşlar arasındaki iletişimi sağlamak için değil bürokratlarla diğer yetkililerin birbirleriyle iletişim kurması için zorunlu. Birçok telekomünikasyon firması yabancı şirketlere satıldı. Bu firmalar gereken yatırımı yapmıyorlar, mevcut altyapı hizmetlerini kullanıyorlar.


ARŞİV