İptal yok, Martı projesine devam

İBB, Kabataş Meydan ve Transfer Merkezi projesinin iptal edilmediğini ancak bazı değişiklikler yapılacağını açıkladı. İstanbul’un ulaşımını ve Kadıköy yolcusunu da etkileyen projeyi Yrd. Doç. Dr. Melis Oğuz ile konuştuk

11 Eylül 2018 - 15:09

Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerde, “Martı projesi” olarak bilinen “Kabataş Meydan ve Transfer Merkezi” projesinin iptal edildiği duyurulmuştu. Çok geçmeden bir açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, projenin karayolu trafik akışını yeraltına almaksızın yeniden düzenleneceğini belirtti.

Açıklamada, “Kabataş Meydan Düzenlemesi iptal edilmemiştir, en kısa sürede İstanbullulara hizmet vermeye başlayacaktır. Kabataş Meydan Düzenlemesi ve Transfer Merkezi (Martı) projesinde iptal söz konusu değildir. Proje karayolu trafik akışını yer altına almaksızın yeniden düzenlenecektir. Kabataş Meydan Düzenlemesi ve Transfer Merkezi en kısa sürede tamamlanarak İstanbulluların hizmetine sunulacaktır.” denildi.

“TELAFİSİ OLMAYAN ZARARLAR OLUŞTU”

Gazete Kadıköy’e açıklama yapan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Akif Burak Atlar, projeye ilişkin açtıkları davanın sürdüğünü söyledi. Atlar, “Kamuoyunda transfer merkezi inşaatının martı projesi olarak bilinmesi, transfer merkezi için yapımı düşünülen mimari projenin martı formunda olması nedeniyle. Eğer söylenildiği gibi martı projesi geri çekildiyse, bu Ulaşım Transfer Merkezi plan kararının değil, mimari avan projenin iptali anlamına gelebilir. Bu gibi proje süreçleri şeffaf ve katılımcı yöntemlerle yürütülmediği için gerçek bilgiye erişmekte zorlanıyoruz. Ancak ne olursa olsun proje inşaatı ve dolgu sahası ilerlediği için tarihi kıyı koruma alanında telafisi olmayan zararlar ne yazık ki oluşmuş durumda” dedi.

“METRO İNŞAATINDA ÇÖKMELER VAR”

Konuya ilişkin TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de bir açıklama yayınladı. Açıklamada, zeminsel ve çevresel nedenlerden kaynaklı yeraltı yol inşaatından vazgeçildiği belirtildi. Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Hiçbir onayı olmayan devasa bir projeye göre kamuyu ve kenti geri dönüşü mümkün olmayan zararlara uğratan baştan aşağı hukuksuz ve usulsüz bir süreç halen devam ettirilmektedir.İBB’nin yaptığı son açıklama da bu usulsüzlüğü zımnen kabul etmekte ve zaten metro inşaatında da çökmelerle kendini gösterdiği gibi fiziki olarak yapılması olağan üstü zeminsel ve çevresel tehditler oluşturacak olan ‘onaysız proje’de önerilen yeraltı yol inşaatlarından vazgeçildiğini bildirip asıl sorunu geçiştirmeye çalışmaktadır.

Asıl sorun esasen onayı olmayan bir projenin kısmen iptal edildiği ya da iptal edilmediği tartışmaları arasında gözden kaçılmayacak kadar önemlidir. Ve kentimiz ve ülkemiz açısından önem taşıyan kamusal ve toplumsal projelerinin planlama, projelendirme,  uygulama ve kamusal denetim aşamalarında ki sorumsuzluk ve hukuksuzluğu örneklediği için bir o kadar da vahimdir.”

“DENİZ ULAŞIMININ PAYI YÜZDE 4”

Kabataş İskelesi özellikle Kadıköylülerin çok yoğun kullandığı iskelelerden biriydi. Ulaşım alanında çalışmalar yürüten Yrd. Doç. Dr. Melis Oğuz, 2 yıldır hizmet vermeyen Kabataş İskelesi’nin deniz ulaşımına etkisini gazetemize değerlendirdi. Kabataş İskelesi’nin şehir hatları, deniz otobüsü ve tarifeli motor hatlarının işlek ve yoğun olarak kullanıldığı bir iskele olduğunu hatırlatan Oğuz, “Avrupa-Anadolu arası ve tersi yolculuklar açısından önemli bir bağlantı noktası olmakla birlikte, bu iskeleden Adalar’a da seferler sağlandığı için İstanbul’un deniz ulaşımı açısından önemli bir merkezdi. Deniz ulaşımının kara ulaşımı ile desteklenmesi açısından da, raylı sistemin yanı sıra (füniküler ve tramvay) İETT otobüsleri ile sağlanan karayolu ulaşım bağlantıları açısından da oldukça yoğun bir toplu taşıma aktarma noktası özelliği taşıyordu.” dedi.

“Kabataş İskelesi’nin kapalı olması sebebiyle deniz taşımacılığının iki senedir sekteye uğraması, bu önemli aktarma noktasının kangren olmasına sebep oluyor” diyen Oğuz, şu değerlendirmelerde bulundu: “Tramvay ile Kabataş’a kadar ulaşan yolcu, Anadolu yakasına geçebilmek için Beşiktaş’a karayolu ile devam etmek durumunda örneğin. Kabataş-Beşiktaş karayolu hattı ise Dolmabahçe’deki önemli karayolu bağlantılarının kesişim noktası olması (tüneller ile taşınan yoğun araç sayısı ile Taksim ve Maçka’dan bu hatta katılan araç sayısının bir anda daralan bir boğazda toplanması) sebebiyle oldukça ciddi bir yoğunluk barındırdığı için, tercih edilirliği düşüyor. Dolayısıyla iki yaka arasındaki yolculuklarda deniz ulaşımının alternatifli olarak Beşiktaş ve Karaköy’e kaydığını varsaymak durumundayım; keza bu konuda açıklanmış rakamlar yok. Fakat yaptığım önemli bir gözlem, sekteye uğrayan bu deniz ulaşımının alternatifi olarak iki yaka arası yolculukların bir kısmının metrobüs ve Marmaray gibi iki yaka arası hızlı bağlantılı çözümü sunan farklı ulaşım sistemlerine de kaymaya başlaması. Süreç uzadıkça, bu durumun İstanbulluların deniz ulaşımı ile ilişkilerini kesen ve bu yolculuğun değerinin ve keyfinin unutulmaya başladığı bir sürece dönüştüğünü düşünüyorum.”

Oğuz’un verdiği bilgilere göre, İBB Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü’nün açıkladığı 2017 rakamlarında İstanbul’da deniz ulaşımının toplam ulaşım ağı içerisindeki payı yüzde 4. Deniz taşımacılığının hem ekolojik hem de ekonomik gerekçelerle teşvik edilmesi gerektiğini söyleyen Oğuz, buna karşın tüm Türkiye’de olduğu gibi İstanbul’da da karayolu taşımacılığının teşvik edildiğini belirtti.

KADIKÖY YOLCUSU NASIL ETKİLENDİ?

Melis Oğuz “Kabataş İskelesi’nin kapanması Kadıköy ve Anadolu yakası yolcularını nasıl etkiledi?”sorumuza da şu şekilde cevap verdi: “Tesadüfen bu röportajdan bir gün önce Anadolu yakasından Fındıklı’ya seyahat etmem gerekti. Kadıköy-Kabataş hattını kullanamayacağımı bildiğim için, aklıma gelen yöntemlerden ilki Marmaray ile Sirkeci’ye geçip ardından tramvay ile Fındıklı’ya ulaşmak, ikincisi ise metrobüs ile Zincirlikuyu’ya geçip ardından karayolu ile Fındıklı’ya ulaşmak oldu. Gördüğünüz gibi, denizyolu ulaşımında eğer varış noktanız nihai hedefinize en yakın nokta değilse, Beşiktaş ya da Karaköy İskeleleri’ne yönelmeyi tercih etmemiş, hatta yolculuk planlamamda aklıma dahi getirmemişim. Bu ‘refleks’ aslında deniz ulaşımının diğer ulaşım araçlarına göre önemli bir niteliksel farkının varlığına da işaret ediyor. Özellikle İstanbul gibi bir şehirde, deniz ulaşımı ‘keyifli’ bir yolculuk biçimidir. Dolayısıyla, bu keyif yolculuğunun bir bölümünde raylı sistem ya da karayolu taşımacılığı ile sekteye uğratılacaksa, yolcunun seçimini süratten ve yapacağı aktarma sırasındaki konfordan yana kullanmasını beklememiz gerekir.

Taksim’e ulaşım ile ilgili füniküler yoğunluğunu kaybetmiş gözüküyor. Keza Karaköy-Tünel üzerinden ya da Beşiktaş karayolu ile (İETT otobüsleri ve dolmuşlar aracılığı ile) Taksim’e ulaşmak çok daha rahat. Anadolu’dan Taksim’e ulaşmak için Fındıklı’yı bir ara nokta olarak kullanma durumu şu an için oldukça verimsiz bir seçim.”


ARŞİV